Tuesday, December 27, 2016

Kör Olası Kahpe Devran! Sanatçı dostları #GrupYorumİçin söyledi.

İdil Kültür Merkezi’ne yönelik operasyonda 18 Kasım günü gözaltına alınan ve 23 Kasım’da tutuklanan Grup Yorum üyeleri için sanatçı dostları Grup Yorum şarkılarını çaldı, söyledi. “#GrupYorumİçin çalıyoruz” diyen gruplar, sanatçı dostlarının serbest bırakılmasını istedi.

Van’da bir kadın 7 yıldır şiddet gördüğü eşi tarafından öldürüldü

Van’da bir kadın 7 yıldır şiddet gördüğü eşi tarafından öldürüldü

Van’da Şehriban Dinç isimli bir kadın 7 yıldır sistematik olarak şiddet gördüğü eşi tarafından öldürüldü

Van’da Şehriban Dinç isimli bir kadın, 7 yıldır sistematik şiddet gördüğü eşi tarafından öldürüldü.

Dinç’in eşinden ayrılma kararı aldığı belirtiliyor.


Cinayet sonrası gözaltına alınan katil ise çıkarıldığı mahkeme tarafından tutuklandı.

kaynak: gazeteyolculuk.net http://gazeteyolculuk.net/kadin/vanda-bir-kadin-7-yildir-siddet-gordugu-esi-tarafindan-olduruldu.html

Thursday, December 22, 2016

Son Süreçte Şehit Düşen Gerillalar İçin Pankart

Faşist TC devleti ile girilen çatışmalar da son süreçte şehit düşen Gerillalar için Avcılar Yeşilkent mahallesine Partizan tarafından pankartlar asıldı.

 Yeşilkent 2 Temmuz Parkı ve Kıvırcık Ali Parkına sloganlarla pankart asan Partizancılar "Faşist TC devleti gün be gün baskılarını arttırmaya devam ediyor. Bizler Partizan olarak bu baskılar karşısında perdelerin arkasına saklanmayacak ve evlere kapanmayacağız. Her zamankinden daha fazla sokaklarda olacak, faşizmi yerle bir etmek için evlerde, sokaklarda, okullarda ve fabrikalarda örgütleneceğiz.Halklarımız ile omuz omuza faşizmin karşısında bir kale gibi duracak,Şehit düşen yoldaşlarımızın mevzilerini dolduracağız." dedi.




Monday, December 19, 2016

Esenyurt’ta Aliboğazı şehitleri için anma

İstanbul: Esenyurt ve Beylikdüzü Partizan okurları Aliboğazı şehitleri, HPG gerillası Ömer Uca ve DHKC gerillası Oğuz Meşe için anma düzenledi. Anma devrim, demokrasi ve komünizm şehitleri için saygı duruşu ile başladı ve sinevizyon gösterimi ile devam etti.

Daha sonra konuşma için söz alan Partizan Şehit ve Tutsak Aileleri (PŞTA) temsilcisi “Bugün başta Kürt ulusu olmak üzere faşist Türk devleti tarafından devrimci, demokrat ve yurtseverlere saldırılar artarak devam etmektedir. Aliboğazı’nda faşist TC devletinin yaptığı saldırılar da bunun başka bir yüzüdür” dedi.

Konuşmasının devamında ise “Aliboğazı’nda yapılmaya çalışılan operasyonlar TİKKO gerillalarının büyük direnişi ile geri püskürtülmüştür. Yoldaşlarımız bu saldırı karşısında bedel ödemişlerdir, ama aynı zamanda da büyük bedel ödetmişlerdir. Bize de yoldaşlarımızı hak ettikleri gibi anmak ve mücadelelerinin devamcısı olmak düşüyor” diyen PŞTA, Aliboğazı’nda teslim olmayanların direnişi önünde saygı ile eğildiklerini belirtti.

“Şehitlerimizin direniş mirasını layığı ile yerine getirelim”

Daha sonra Partizan adına söz alan temsilci “Seferberlik adı altında şoven grupları Alevilere ve Kürtlere karşı saldırıya çağıran faşist devletin söylemi ile birçok ilde HDP büroları faşistler tarafından yakılıp yıkıldı. Bu saldırıları püskürtmek için sokağa çıkmalı ve direnişi barikatlarda haykırmalıyız” dedi.

Şehitlerimizden aldığımız bu direniş mirasının gereğini layığı ile yerine getirmek zorundayız” denilen konuşmada Aliboğazı’nda 1 tabur asker ve hava operasyonları ile günlerce süren direnişin tarihe altın harflerle yazılacağı belirtildi ve onları anmanın ve bu mücadeleye sahip çıkmanın tek yolu örgütlenmek olduğuna dikkat çekildi.

Daha sonra Grup İsyan Ateşi’nin türküleri ve şiirlerle devam eden anma sloganlarla son buldu. Anmaya DAD, Halkevleri ve GKSM temsilcileri de katılarak destek verdi.

kaynak: özgür gelecek http://ozgurgelecek1.net/guncel-haberler/23002-esenyurtta-aliboaz-ehitleri-icin-anma.html

Mehmet Güneş'ten Ultimatom Gibi Yazı: Bombalar ve Düzene Payanda Olan SOL

BOMBALAR VE DÜZENE PAYANDA OLAN SOL

İstanbul Beşiktaş'taki patlama sonrası malum koro yine harekete geçti. Sol veya sosyalist partiler, solumsu aydınlar, liberaller hep bir ağızdan bildik söylemleri boca ettiler. Bu açıklamaların içinde ne yazık ki her şey var, gerçeğin kırıntısı yok. Günlük konforu içinde, kılı kıpırdamadan ve her şey kendi dışında, başka bir dünyada oluyormuş gibi "terörü" lanetleyip hümanizm ve vicdan çağrıları yayınladılar.

Şehrin ortasında bomba patlatmak ve sıradan kim gelirse ölsün demek caniliktir, bunun savunulacak bir yanı yok ve hiç bir ideoloji veya amaç adına savunulamaz. O bombayı ve başka bombaları patlatan kim olursa olsun sorumlusu IŞİD ile işbirliği içindeki AKP iktidarıdır. Aynı zamanda 30 yıldır şiddetlenerek devam eden bu kirli savaşın arkasında duran Türkiye toplumudur. Bu kirli savaş devam ettiği müddetçe daha ne bombalar patlar göreceğiz. Gerçekler inatçıdır, bu bombalar PKK veya her hangi bir örgütü aşan gelişmelerdir. Sen devlet gücüyle aylarca şehirleri kuşatır tank ve top ateşiyle yerle bir edersen karşılığını fazlasıyla alırsın. Burada şehirler yakılıp yıkılırken susup bombalar patlayınca bağıranlar siz bomba ve ölümlere karşı değilsiniz siz bombalarda bile milliyetçisiniz. Türk bombasına sessiz kalarak evet deyip, Kürt bombasına feveran edenler iki yüzlüdür.

Bu böyle olmaz. Aydınlar suçludur ve toplumda suçludur. Kimse Kürdistan'da işlenen suçları kendi dışına atarak kendini kurtaramaaz. Devlet ve toplumla beraber PKK'ye lanet yağdırıp durmayın, tersine PKK'ye dua edin. Aydınlara söylüyorum PKK olmazsa ZKP çıkacağını ve PKK yi mumla aratacağını düşünemiyormusunuz? Bilinciniz mi dumura uğradı? Bakın başka ülkelerde milliyetçi örgütler neler yapıyorlar. PKK bütün eleştirilerin ötesinde bu ahlaksız, adaletsiz, eşitsiz, kirli savaşı belli bir düzeyde tutmak için çırpınıyor. Bir çıkarın gözlerinize çekilmiş devlet milini ve çıplak
gözle bakın, psikolojik harbin sessiz işbirlikçileri olmaktan kutulun. Sizin devletiniz, ordunuz ve AKP'niz değil miydi daha taze 15 Temmuz'da iktidar için tankları ve füzeleri kullanan, teslim olmuş kurbanların kafasını kesen. Savaş bu savaş! Ne zannediyorsunuz? Devletin saldırganlığını durdurmaya çalışmayıp bombalara karşı çıkmak zeka eksikliğidir. Sen devlet ve güçlü taraf olarak her melaneti yap ve yaparım, gördün mü, bak nasıl eziyorum diye efelen... Ama karşındakinin eli armut toplamıyor. PKK bu bahiste en mağdur ve en masumdur. Burdakiler tam timsah gözyaşlarıdır ama kimseyi kandıramaz.

Devletiniz şehirleri bombalarkende siz PKK'yi eleştirdiniz, tabi kolay iş PKK'yi eleştirmek hapishanesi yok sizi hapse atamaz. AKP'yi eleştirseydiniz ya. Eleştirdik ya daha ne yapalım diyenler çıkabilir. Eleştirdiniz de bodrumlarda Kürtlerin kadın, çocuk, yaşlı, genç demeden yakılmasını engellediniz mi? Farkında değilsiniz ama yıkılan şehirlerin manzaraları ikinci dünya savaşında Hitler'in tanklarının geçtiği Avrupa şehirlerinden beş beter görünüyor. Sahi bu manzaralara bakınca ben nerdeydim nasıl bu vahşet olurken normal yaşantıma devam ettim sorusunu sormak varken aydın, vicdan diye bir şey varsa bunu sorması gerekirken ne yaptınız. Kürtlere ne diyorsunuz? Devlettir yapar sen kaderine razı ol karşılık verme. Başka ne diyorsunuz? AKP'dir yapar ama demokrasiye inanın ve demokrasiye sizi koruması için dua edin. AKP demokrasiye uymaz siz kanınız akıtılsa da uyun, seçimleri bekleyin. Başka öneriniz nedir?

Türkiye'de aydın denilenlerin zerrece bilinci ve vicdanı varsa, Kürtlere devletin yaptığı tüm alçakça zulumlerden sorumluluk ve utanç duyması gerekir. Bu devletin ve toplumun bu durumu tarihe çivilenecek. Yarın tarih PKK'nin bombalarını değil Türk devletinin suçlarını yazacak. PKK de isterseniz kudurun tarihe özgürlük için savaşan örgüt olarak geçecek. Halkı medya uyutuyor aydın ve sol diyenler nasıl körsünüz, afyon mu yuttunuz? Tarih dedim ama durum tarihe kalmadı şimdi tarih oluyor ve o tarihi Kürtler yazıyor. Buyursun devletiniz engellesin. Otuz yıldır beceremedi, artık iş işten geçti. Tarih bunu yazacak, dünya böyle okuyacak.

Mehmet Güneş

15.12.2016

Saturday, October 15, 2016

İstanbul’da trans kadının ölü bedeni gölde bulundu

İstanbul’da trans kadının ölü bedeni gölde bulundu

Salı gününden bu yana kendisinden haber alınamayan seks işçisi trans kadın Başak’ın cansız bedeni Küçükçekmece Gölü’nde bulundu.

Göldeki balıkçılar tarafından fark edilen Başak’ın nasıl öldüğüyse henüz bilinmiyor.

Pembe Hayat’ta yer alan habere göre, 4 gündür haber alınmayan seks işçisi trans kadın Başak’ın sevgilisi, kendisinden haber alamayınca arkadaşlarına haber vermişti. 3 gündür Başak’a ulaşmaya çalıştıklarını belirten trans aktivist Öykü Ay, bu sabah Adli Tıp Kurumu’na(ATK) gitti.

Numara bırakmak için gittiği ATK’da Öykü Ay’a, kendisinden yaklaşık 5 dakika önce Başak’ın cansız bedeninin geldiği ve tespit etmesi gerektiği söylendi.

Başak’ı tespit eden Ay “Bu sabah buraya arkadaşımızdan haber alırlarsa bize ulaşsınlar diye numaraya bırakmaya gelmiştim. Ama cansız bedenini teşhis etmek zorunda kaldım” dedi.

Başak’ın bedeninde herhangi bir darp izi olmadığı belirtilirken tamamen çıplak olarak bulunduğu söylendi. Başak’ın bulunduğu Küçükçekmece Gölü’ne ilk giden polis ekipleri ise ölümün şüpheli olduğunu ve ölümün yeni gerçekleşmiş olabileceğini belirttiler.

kaynak: UmutGazetesi http://umutgazetesi2.org/istanbulda-trans-kadinin-olu-bedeni-golde-bulundu/

Sunday, October 9, 2016

Eylem Ataş 101 gün sonra kendi topraklarında!

Minbic’te yaşamını yitiren Eylem Ataş’ın cenazesinin sınırdan geçişine 4 ay sonra izin verildi. Eylem Cuma günü doğum yeri Adana’da toprağa verildi.

Minbic’i özgürleştirme hamlesinde yer alan ve 28 Haziran’da çetelere karşı mücadelede yaşamını yitiren Birleşik Özgürlük Güçleri (BÖG) savaşçısı Eylem Ataş’ın (Cemre Heval) cenazesi 4 ay sonra sınırdan alınabildi. Eylem’in cenazesini almak için ailesi ve avukatı sabah saatlerinde Mardin Valiliği’ne geldi. Görüşmelerin ardından aile, avukat, HDP’li vekiller Gülser Yıldırım ve Meral Danış Bektaş ile yurttaşlar Eylem’in cenazesini almak için Kızıltepe Şenyurt Sınır Kapısı’na geldi.

Heyet tarafından Rojavalı yetkililerden alınan cenaze Mardin Devlet Hastanesi’ne kaldırıldı. Cenaze yarın otopsi işlemlerinin ardından Eylem’in doğum yeri olan Adana’ya götürülerek, kitlesel bir şekilde defnedildi.

#EylemAtaşÖlümsüzdür

Damat Panikte; Google ve Dropbox sistemlerine Erişim Yasağı

Dropbox ve Google Drive’a erişim engellendi

Herkesin dosyalarını buluta yükleyebilmesini ve her cihazdan internet bağlantısı sayesinde bu dosyalara erişim imkanı tanıyan Dropbox ve Google Drive’a erişim Türkiye’den engellendi. Kullanıcılar bu platformlara VPN üzerinden erişim sağlayabiliyor.

Erişim engellemesinin nedeni resmi olarak açıklanmadı. Dropbox’a getirilen erişim engelini, EngelliWeb ve bilişim hukuku uzmanı Prof. Dr. Yaman Akdeniz, Twitter hesaplarından duyurdu.

Damat Bakan Berat Albayrak’ın RedHack tarafından hacklenmesi ardından paylaşılan dosyalardan birinin Dropbox’ta olduğu ve bu nedenle erişime engellendiği öne sürülüyor.

kaynak sendika10.org

Wednesday, October 5, 2016

İstanbul’da Redhack gözaltıları için eylem

Redhack operasyonunda gözaltına alınan 5 kişinin serbest bırakılması için eylem yapıldı. Beyoğlu Kent Savunması’nın düzenlediği eylem İstiklal Caddesi’nde düzenlendi

Redhack üyesi olduğu iddiasıyla 7 gün önce gözaltına alınan Taylan Kulaçoğlu’nun da aralarında bulunduğu 5 kişinin serbest bırakılması için basın açıklaması yapıldı. Beyoğlu Kent Savunması’nın, İstiklal Caddesi üzerinde bulunan Mis Sokak’ta düzenlediği açıklamaya, CHP Beyoğlu İlçe Başkanı Bekir Özcan, eski CHP milletvekili Melda Onur, Ferhat Tunç, Berkin Elvan’ın babası Sami Elvan ve oyuncu Orhan Aydın katıldı.

Basın açıklamasında OHAL süresince gözaltı alınan ve tutuklananların serbest bırakılması ve bir an önce OHAL süresinin son bulması çağrısında bulunuldu.


CHP Beyoğlu İlçe Başkanı Bekir Özcan, OHAL geniş kesimleri mağdur ettiğini söyledi. Gözaltı kararına tepki gösteren eski CHP milletvekili Melda Onur, OHAL’in son bulmasını istedi.

Eylemde konuşan Ferhat Tunç ise, her şeyin yok edildiği bir sürecin hep birlikte yaşandığını ifade etti. 15 Temmuz darbe girişiminin bir mizansen olduğunu öne süren Tunç, “Eğer Redhack ile bir sorununuz varsa görün ama önce Redhack’in ortaya çıkardığı çarşaf çarşaf pisliklerin hesabını verin” dedi.

Basın açıklamasına katılan Beyoğlu Esnaf Dayanışması da gözaltına alınanların serbest bırakılmasını talep etti. (Duvar)

kaynak http://umutgazetesi2.org/istanbulda-redhack-eylemi-gozaltilar/

Türk Polisinin Geldiği Son Nokta: Facebook'tan Taciz

İngiliz kadın kendisini taciz eden Türk polisi ifşa etti.

İngiltere’den Abby Bray isimli bir kadın, Türkiye’den 40 yaşındaki bir polisin 16 yaşında olduğunu söylemesine rağmen kendisine çıplak fotoğraflar yolladığını ve taciz mesajları yazdığını duyurdu

Sosyal medya tacizlerinin ardı arkası kesilmiyor. Bu kez kendisini Türkiye’den 40 yaşında bir polis olarak tanıtan şahsın, 16 yaşında olduğunu söyleyen İngiliz kadına çıplak fotoğraflarını yolladığı ve taciz mesajları attığı ortaya çıktı.

İngiltere’de yaşayan Abby Bray isimli 19 yaşındaki kadın, Facebook hesabından, Türkiye’den polis olduğunu söyleyen S.T. isimli şahıs tarafından taciz edildiğini duyurdu. Paylaşılan ekran görüntülerinde, genç kadının 16 yaşında olduğunu söylemesine rağmen S.T. isimli şahsın tacize devam ettiği görülüyor. Çıplak fotoğraflarını da gönderen tacizci, genç kadını Türkiye’ye davet ediyor.

Facebook’ta “İnsanların bu tip sapıklara dikkat etmesi için paylaşıyorum” diyen Abby Bray, sosyal medya kullanıcılarından da S.T.’yi şikayet etmelerini istedi ve “Başka sapıklar da bana yazmayı denemekte kendilerini özgür hissedebilirler, onları da ifşa edip teker teker rapor edeceğim” açıklamasında bulundu.

Öte yandan kendisini polis olarak tanıtan tacizci S.T.’nin Bursa’da yaşadığı, Facebook hesabında “komiser”, “amir” olarak hitap edildiği, telsizle fotoğraflarının yer aldığı görüldü. Polisin ise gaz bombaları ile yerli ve yabancı halkların demokratik haklarını gasp ve tacizden başka maheretleri de olduğu öğrenildi.






kaynak UmutGazetesi http://umutgazetesi2.org/ingiliz-kadin-kendisini-taciz-eden-turk-polisi-ifsa-etti/

İzmir’de çocuk tacizcisi bir kişi DEV-GÜÇ tarafından cezalandırıldı

İzmir’in Alsancak ilçesinde bir kişinin dün akşam saatlerinde Suriyeli bir çocuğu taciz etmesi  üzerine bugün Gençliğin Devrimci Güçleri facebook sayfalarından yaptığı bir açıklama ile dün Suriyeli çocuğu taciz eden kişiyi cezalandırdıklarını duyurdu.

Facebook sayfası üzerinden Gençliğin Devrimci Güçleri’nin yaptığı açıkla şöyle:

“Dün akşam saatlerinde İzmir Alsancak’ta mendil satan Suriyeli bir çocuğa cinsel istismarda bulunuldu. Olay yerine gelen polis ekipleri halka tacizciyi yakalayacağını söyledi. Olay gününden bir gün sonra tacizci hala Alsancak’ta olmasına rağmen polis tarafından yakalanmamıştır.

Dev-Güç’lüler tarafından bulunan tacizci bugün cezalandırılmıştır. Bulunduğumuz her yerde tacizcilere, çocuk istismarcılarına ve tecavüzcülere geçit vermeyeceğiz.”

Tuesday, October 4, 2016

Özgür Basına "Darbe" #SansuraDizÇökme

Radyo ve televizyonların kapatılması protesto edilecek.

OHAL kararnamesi ile hakkında kapatma kararı verilen ve bugün polis baskınları ile kapılarına mühür vurulan İMC TV, Hayatın Sesi, TV10, Özgür Radyo'nun kapatılmasına karşı gazeteciler, emek ve meslek örgütlere eylemler yapacak.

OHAL kararnamesi ile hakkında kapatma kararı verilen ve bugün polis baskınları ile kapılarına mühür vurulan İMC TV, Hayatın Sesi, TV10, Özgür Radyo'nun kapatılmasına karşı gazeteciler, emek ve meslek örgütlere eylemler yapacak.

İstanbul'da Galatasaray Lisesi önünde saat 19:00'da kapatılan Özgür Gündem, İMC TV, Hayatın Sesi, TV10, Özgür Radyo çalışanları ile Özgür Gazeteciler Cemiyeti (ÖGC),Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS), DİSK Basın-İş tarafından düzenlenecek.

Ankara'da da kapatılan radyo ve televizyonlara destek için KESK, DİSK, TMMOB ve Ankara Tabip Odası Yüksel Caddesi'nde saat 18:00'da basın açıklaması yapacak.


kaynak ETHA http://www.etha.com.tr/Haber/2016/10/04/guncel/radyo-ve-televizyonlarin-kapatilmasi-protesto-edil/

Monday, October 3, 2016

Mustafa Hoş: 'Yenikapı bir kurguydu, asıl gerçeklik 7 Haziran!'

Mustafa Hoş: 'Yenikapı bir kurguydu, asıl gerçeklik 7 Haziran!'

Tecrübeli gazeteci Mustafa Hoş, gündemdeki gelişmelere dair Çağdaş Ses’e önemli açıklamalarda bulundu…

ÇAĞDAŞ SES ÖZEL RÖPORTAJ – ERMAN ÇİMEN – TUNCAY ÖZTÜRK /

Gazeteport.com Genel Yayın Yönetmeni, gazeteci yazar Mustafa Hoş gündemdeki gelişmelere dair Çağdaş Ses’e önemli açıklamalarda bulundu…

En son ‘Çığlık’ kitabı ile Karaman’daki Ensar skandalının iç yüzünü anlatan Mustafa Hoş, daha önce de ‘Abluka’ kitabı ile de medya dünyasının arka planında yaşananları kaleme alarak çok konuşulmuştu.

Uzun yıllar medyanın önde gelen kuruluşlarında tepe yöneticiliği yapan Mustafa Hoş ile hem basının geldiği son durumu hem de darbe girişimi sonrası fırtınalı günler yaşayan Türkiye’deki siyasal gündemi ayrıntılı bir şekilde analiz ettik…

İşte o röportajımız:

Öncelikle darbe sonrası getirilen OHAL’in uzama ihtimaline değinerek başlayalım... Son yapılan MGK’dan OHAL’in uzatılması tavsiyesi geldi. Nitekim Erdoğan da ısrarla bu yönde açıklamalar yapıyor. Ne diyorsunuz bu OHAL’in tekrar uzatılmasına?

-- röportajı etik ilkelerimiz gereği yayınlamıyor ve direk kaynak bağlanmtısını veriyoruz.

http://www.cagdasses.com/guncel/52331/mustafa-hos-yenikapi-bir-kurguydu-asil-gerceklik-7-haziran

kaynak: ÇağdaşSes

Hukuksuz kararı derhal geri alın!

Basın örgütlerinden çağrı: Hukuksuz kararı derhal geri alın

TGS, TGC ve DİSK Basın-İş ve hakkında kapatma kararı verilen basın kuruluşları, OHAL kararnameleriyle 12 televizyon ve 11 radyo hakkında verilen kapatma kararını protesto etti. Yapılan basın toplantısında, dayanışmanın büyütüleceği belirtildi, bu hukuksuz karardan dönülmesi için AKP ve Bakanlar Kurulu’na kararların iptali için çağrı yapıldı.

Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS), Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) ve DİSK Basın-İş, OHAL’in ardından KHK’ler ile muhalif basına yönelen baskı ve televizyon kanalları ile radyoların kapatılmasına karşı basın toplantısı yaptı.

TGS genel merkezinde düzenlenen toplantıya Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü (RSF) Türkiye Temsilcisi Erol Önderoğlu ile kapatılan radyo ve televizyon çalışanlarını; Özgür Radyo, ETHA, Atılım Gazetesi, DİHA, İMC TV, Hayatın Sesi TV, Özgürlükçü Demokrasi ve TV10 çalışanları da katıldı.

“Demokratik güçlerin sesi kısılıyor”

Toplantıda ilk olarak konuşan İMC TV Genel Yayın Koordinatörü Eyüp Burç, kapatılma kararı verilen televizyonların daha önceden karartıldığını hatırlatarak, verilen kapatma kararlarıyla demokratik kesimlerin tekleştirilmek istendiğini belirtti.

Kapatılma kararının demokratik güçlerin sesini kısmaya yönelik olduğunu söyleyen Burç, “Bunu Kürtlere verilen haklardan vazgeçmenin ürünü olarak görmek gerekiyor” diyerek tepkisini dile getirdi.



“Karar geri alınmalı”

Hayatın Sesi TV Program Koordinatörü Arif Koşar, 15 Temmuz darbe girişimi başarılı olmuşçasına demokratik olmayan uygulamalarla karşı karşıya bırakıldıklarını söyleyerek, “Darbeye karşı çıktıklarını iddia edenlerin KHK ile televizyonları kapatması kirli ve abesle iştigaldir. Bu kararın derhal düzeltilmesi ve kararın geri alınmasını istiyoruz” dedi.

Koşar, olası bir polis baskını beklediklerini belirterek, “Bu arafta kalma hali de bir tür mağduriyet. Bizim televizyonumuz küçük kumbaralara para akması ile kurulmuş bir televizyon. Türkiye’de basın özgürlüğünden bahsedilecekse bu kanalların var olmaya devam etmesi gerekir” diye konuştu.

“Sivil itaatsizlik eylemi planlıyoruz”

Özgür Radyo çalışanı Sinan Gerçek, 1995 yılında kurulan ve 5 defa kapatılmış olan radyolarının tekrar kapatılmak istenmesine tepki göstererek, her defasında daha güçlü döndüklerini söyledi. Radyoda başlatmış oldukları nöbeti de hatırlatan Gerçek, dinleyicilerinin de dahil olduğu sivil itaatsizlik eylemi planladıklarını belirtti. Gerçek, “Dinleyiciler tek sesli bir ülke istemiyorsa radyolarına sahip çıkmalı” diyerek çağrıda bulundu.

kaynak: Sendika.org http://sendika10.org/2016/10/basin-orgutlerinden-cagri-hukuksuz-karari-derhal-geri-alin/

Friday, September 30, 2016

RedHack Berat Albayrak’ın maillerine nasıl ulaştığını açıkladı!

RedHack, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak’ın mailini hacklemesinin ardından eylemin detaylarına dair Twitter hesabından açıklama yaptı.

RedHack; Erdoğan’ın damadı, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak’ın mailini hacklemiş, Taylan Kulaçoğlu ile birlikte 7 kişinin gözaltına alınmasının ardından elindeki Berat Albayrak’a ait olduğu iddia edilen yazışmaları gözaltıların serbest bırakılması talebiyle yayımlamıştı.

Hacker grubu, 29 Eylül’de Twitter hesabından yaptığı açıklamayla eylemlerinin detaylarını paylaştı. Albayrak’ın hesabına ilk olarak 16 Haziran’da sızmaya çalıştıklarını ifade eden RedHack, gönderdikleri tuzak mailler sayesinde hesaba eriştiklerini ve diğer şifrelerinin de aynı olması sebebiyle birden fazla mail adresine eriştiklerini belirtti.

” Mail içeriklerinde Torpil, Rüşvet, İhale takipçiliği, Kabile Devleti anlayışı ve Medya yöneticilerinin yalakalığına tanıklık ettik” diyen RedHack, eylemlerinin devam edeceğini açıkladı, bir kez daha gözaltıların serbest bırakılmasını talep etti.

RedHack’in yaptığı açıklama:

-Bilgi Özgürdür-

Halkımıza;

Devrimci mücadelenin bir ayağı olarak Sanal ortamda 19 yıllık bir mücadelenin sonucu ve Devrimci Dayanışmanın bir ürünü olarak #RedHack, sizlerin bilgi alma ve gerçekleri öğrenme hakkınız için çalışıyor. Bu kapsamda işbirlikçi AKP Hükümetinin önemli bir ayağı olarak “Damat” Berat Albayrak’ın mail hesaplarına sızma eylemi gerçekleştirilmiştir. Eylemin gelişim süreci hakkında bilgilendirme yapmak istiyoruz. Eylemin başlama tarihi 16 Haziran 2016 tarihinde daha önceden sızdığımız AKP’li bir Tüccarın mailine gelen “forward” edilmiş bir Berat Albayrak maili olarak kabul ediyoruz. Mail uzantısındaki açıklama ile Cep telefonunu ve doğal olarak işletim sistemini öğrendik. IOS işletim sistemi kullanan Berat Albayrak’ın maili üzerinden taslak bir çalışma başlattık. Saldırı için kullanılan yazılım dilleri “C++, Java”, kullanılan programlar; Keylogger, MS Office Word Exploit. Java ile kodlanan bir keylogger yazılımını MS Office Word dosyasının içine entegre ederek kendisine “Fake mailler” üzerinden bildiğimiz AKP yönetici ve bakanlarının mail adresleri üzerinden gönderdik. İlk veriler 29.06.2016 tarihinde Berat Albayrak’ın IPAD’in den gelmeye başladı. Bu dönemde iki sorunla karşılaştık. Şifre kayıt eklentisi kodladığımız exploit içerisinde hata verdi ve veri alamadık. Sadece Keylogger kayıtlarını alabildiğimiz bu dönemde süreci takip etmeye devam ettik.

Berat Albayrak’a Toplam 17 tuzak mail gönderdik. 20.08.2016’da Iphone telefonundan da loglar gelmeye başladı ve asıl süreç başlamış oldu. E-Mail adreslerinin şifresi aynı olduğundan diğer maillerine erişim sorunu yaşamadık. Doğrulama kodlarını da gece operasyonlarında temin edip mail arşivinden silerek durumun farkedilmesini kısa sürede olsa engelledik. 23.09.2016 Tarihinde durum fark edilince şifreler sıfırlanıp muhtemelen de Telefon ve Tablet formatlanınca bilgileri Eylemsel anlamda duyurmaya başladık. Ele geçirilen toplam 17.324.507 KB (17.3 GB) E-Mail için çalışmalar Muhalif Basın ile paylaşılarak başlamıştır. Ele geçirilen E-maillerin başlangıç tarihi 24.04.2000’dir. Mail içeriklerinde Torpil, Rüşvet, İhale takipçiliği, Kabile Devleti anlayışı ve Medya yöneticilerinin yalakalığına tanıklık ettik. Operasyon uzmanlıklarımız gereği birden fazla KızılHacker’ın ortak operasyonu olarak devam etmektedir. 1 aylık süreç içerisinde Berat Albayrak’ın mailleri üzerinden bir çok Bürokrat, Siyasetçi ve Gazetecinin bilgisayar, telefon ve maillerine erişim sağlamış bulunuyoruz. Devam eden sızmalar nedeniyle operasyon güvenliği için geldiğimiz aşamayı ve mevcut sızmaları aktarmıyoruz.
Mehmet Ali Yalçındağ Yalan Söylüyor! 2 yıl boyunca aralıksız mailleştiği ve raporlar sunduğu Berat Albayrak’a “Günlüklerimdi, oynamışlar” diye komik bir savunma yapması ise sadece Halkımızın zekasıyla alay etmektir. Onbinlerce dolar verdiği danışmalarının, ortalama bir yalan bulmak için 2 gün süre kullandıkları düşünülürse, bu kadar aptalca bir savunma bulmalarını sadece komik buluyoruz! Aylarca kendi hesabından Bakana ve danışmanlara mail atılacak ve haberi olmayacak mı? Saldırı Sürecinde halkımızın bilgi hakkı ve Devrimci mücadeleye katkıları ölçüsünde devam edecektir. Gerek görülen noktalarda Halkımızın örgütleriyle iletişim içinde bilgilendirmeler yapılmaktadır.

RedHack, sınıf savaşında taraf olmayan hiç bir unsurla ilişki içine girmemiştir, girmeyecektir! Bizim arkamızda Halkımız var ve Halkımıza güveniyoruz. “Dediğini yapan, yaptığını savunan” bir mirası taşıyoruz. Egemenler korkuyor. Kirli, çarpık ve kaypakça ilişkileri ifşa olunca elleri ayaklarına dolaştı. Korkularında haklılar, her internete bağlandıklarında, her e-maillerini açtıklarında “acaba?” diye soracaklar. O “Acaba?” nın adı RedHack’tir. Devlet Rehin alma stratejisi izliyor! 7 Masum üzerinden bizi tehdit ediyor. Rehinelere işkence ederek “ders vermeye” ve Halkta bize karşı tepki oluşmasını hedefliyorlar. Birkez daha belirtmek istiyoruz, Ellerinde ki rehinlerin RedHack ile hiçbir ilişkisi bulunmamaktadır. Tüm kadrolarımız güvende ve görevleri başındadır. Bunu kendileri de çok biliyor. Hakkımızda en ufak fikirleri yok, bilgi yok, belge yok. Yalakalık uğruna Köpekleşen bürokratların üstlerinden azar işitmemek için buldukları tek çözüm, daha önce defalarca masumiyeti kanıtlanmış insanları OHAL’den faydalanıp rehin almak olmuş. Ne masumları sizin elinize, ne de yaptıklarınızı yanınıza bırakmayacağız. 7 Masum insanın rehin tutulduğu her 1 dakikayı not ediyoruz. Namuslu, Onurlu bir düşmanımız olmadığını biliyoruz. Savaşacaksanız, Buradayız! Elinizin altında milyonlarca dolarlık sistemler ve imkanlar var ama Sosyalistlerin karşısında çaresiz kaldınız ve bu sizi çıldırtıyor! Çıldırın, Kudurun…
RedHack vurmaya, hesap sormaya devam edecek.

Yaşasın RedHack
Yaşasın Marksizm-Leninizm
Kahrolsun Faşizm

RedHack Gözaltıları Yalnız Değildir!

kaynak: sendika.org

Diğer Damat İstifa Etti!

Doğan Yayın Holding Başkan Vekili Mehmet Ali Yalçındağ görevinden istifa etti. Yalçındağ'ın Berat Albayrak'la mailleşmesini Redhack ortaya çıkarmıştı..

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak'ın e-postalarının ele geçirilmesinin ardından açığa çıkan mesajları nedeniyle tartışma yaratan Doğan Yayın Holding Başkan Vekili Mehmet Ali Yalçındağ istifa etti.

Yazılı bir açıklama yapan Yalçındağ şu ifadeleri kullandı:

“1989 yılından bu yana, Doğan Grubu'na bağlı kuruluşlarda farklı görevlerde bulundum. En üst düzeyde sorumluluk aldım. 2016'dan bu yana da görevim Doğan medya kuruluşlarının koordinasyonuydu. Bu görevlerimi her zaman Kurumsal yapımızın belirlediği dürüst ve ilkeli yayın politikalarına olan inancımla yerine getirdim. Tüm çalışmalarımda uzlaşarak, birlik ve beraberlik içinde üretmenin (her zaman) yapıcı ve verimli olduğuna inanarak çalıştım.

Medyanın sorgulayıcı ve kamuoyundaki tartışmaların önünü açıcı rolünün ne kadar önemli olduğunu 20 yıllık yöneticilik tecrübelerimde gördüm. Çalışmalarımda, Doğan Yayın İlkeleri'ne hassasiyetle uyulmasına, yayınlarımızın evrensel değerlere uygun, adil ve tarafsız olmasına özen gösterdim. Aynı zamanda, her yayın kuruluşumuzun kendi kültürüne uygun yayın yapmasının önemini bilerek, bu yapıya müdahale etmedim.

Son dönemde ülkemiz iki büyük tehditle karşı karşıya kaldı: Terör ve 15 Temmuz FETÖ darbe girişimi.

Bu tehditlere karşı Doğan Medyası, demokrasiye olan bağlılığı, ülke birlik ve bütünlüğüne yönelik hassasiyeti ile en tepe yönetiminden tüm çalışanlarına kadar önemli bir sınav verdi ve rol oynadı. Bu ilkeli duruşun bir parçası olmaktan, mutluluk duyuyorum.

Bütün hayatım boyunca ve üstlendiğim tüm görevlerde çatışmadan uzak durdum. Uzlaşma ve diyaloğu en iyi yöntem olarak benimsedim. Her kesimle samimi görüş alışverişine önem verdim. Hükümetler ile medyanın kavgasının ülkeye bir yarar getirmediğine inandım. Eleştirilerin yapıcı olmasını ve diyalog kanallarının açık tutulmasından yana oldum. Bu tutum ve yapımdan rahatsızlık duyan bazı çevrelerin beni hedef göstererek, Şahsımı Doğan Grubunu yıpratma çabası içine girdiklerini görüyorum.

Her fırsatta dile getirdiğim bu görüşlerimi hatırlatmamın nedeni, son günlerde dijital ortam ve sosyal medyada bana ait olduğu iddia edilen e-posta mesajları yayınlandı. Kişisel bilgisayarlarımda yapılan teknik incelemede, bu e-postaların benim tarafımdan yazılmadığı, benim bilgisayarım tarafından gönderilmediği ortaya çıkmıştır. Bu çirkin bir sahtekarlıktır. Bu sahtekarlığın nasıl yapıldığına ilişkin kapsamlı teknik incelemelerimizi sürdürüyoruz . Bu yayınlara karşı her türlü hukuki hakkımı kullanacağım.

Bu sene başından beri, özveri ve itinayla sürdürdüğüm bu zor görevi, şahsıma yönelik bu saldırıların Doğan grubunun itibarına hiçbir şekilde zarar vermemesi maksadı ile bugün itibariyle bırakma kararı aldım. Görevimi bırakmam, ne kendi doğrularımı savunmaktan beni alıkoyacak ne de mensubu olmaktan onur duyduğum Doğan Grubu medyasını ilkelere bağlı yayın politikasından caydırabilecektir.

Bu süreçte, her daim olduğu gibi yanımda olan ve beni destekleyen Onursal Başkanımız Sn. Aydın Doğan’a, ve Doğan Yayın Grubu’nda birlikte çalıştığım, bana destek olan bütün çalışma arkadaşlarıma teşekkür ederim. Kamuoyuna saygılarımla duyururum”

kaynak ÇağdaşSes.com http://www.cagdasses.com/guncel/52204/mehmet-ali-yalcindag-istifa-etti

Demirtaş: "...Parlamento da fiili kapatılmış durumda"

HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, telefonla bağlandığı İMC TV canlı yayınında “Kapatılan sadece İMC TV değil, parlamento da fiili olarak kapatılmış durumda” değerlendirmesinde bulundu.

HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, aralarında İMC TV’nin de olduğu 20’den fazla televizyon kanalı ve radyonun yayın lisansının Başbakanlık kararıyla iptal edilmesini, İMC TV’nin canlı yayınına telefonla bağlanarak değerlendirdi.

Demirtaş, 15 Temmuz darbe girişiminin baskıcı uygulamalar için bir fırsat olarak kullanıldığını dile getirerek, “Bu geçici bir dönemdir, baskı ve zulüm hiçbir zaman kalıcı olmaz. Kapatılan sadece İMC TV değil, parlamento da fiili olarak kapatılmış durumda. İMC TV Türkiye için önemli muhalif seslerden biridir, Türkiye’ye kazandırmış olduğu önemli alan kapanmayacaktır. Bunun durdurulması elbette mümkün olacaktır” dedi. Demirtaş, parti olarak İMC TV ile dayanışma içinde olduklarını vurguladı.

Kürt kültürü ve sanat haftası başladı

Kürt kültürü ve sanatı haftası ‘Önder Apo’nun özgürlüğü insanlığın özgürlüğü’ şiarıyla başladı. etkinliklerin ilk gününde yöresel yemekler pişirilerek tanıtıldı.amude

TEV-ÇAND, Kürt kültürü ve sanatını korumak ve diri tutmak amacıyla kültür ve haftası başlatıldı. Kültür ve sanat haftası ‘Önder Apo’nun özgürlüğü insanlığın özgürlüğü’ şiarıyla Amûdê kentinde başladı.



Kutlik (içli köfte(, şamborek (gözleme) mehir (ayran çorbası), hebnîsk (yeşil mercimek) ve dolme (dolma) gibi yöresel yemekler TEV-ÇAND ve Kongreya Star üyeleri tarafından hazırlandı.

Kültür haftası etkinlikleri kapsamında çadır kurulurken, bu çadırda folklorik elbiseler sergilendi.

kaynak ANHA
http://tr.hawarnews.com/kurt-kulturu-ve-sanati-haftasi-basladi/

Berat Albayrak e-postalarından IŞİD de çıktı! Katil Devlet!

RedHack tarafından ele geçirilen Berat Albayrak e-postalarından birinde, Türkiye'nin IŞİD'e silah sevkiyatı yaptığı yönünde mail de olduğu ortaya çıktı.

RedHack tarafından ele geçirilen Enerji Bakanı Berat Albayrak'ın mailleri ortaya çıkmaya devam ediyor. 

9 Temmuz 2014 tarihli bir e-postada, Haksöz Haber'de yazıları yayımlanan Cüneyt Arvasi isimli bir kişi, daha önce yine RedHack sızıntısında adı geçen Halil Danışmaz'a Rojava hakkında yazıyor.

IŞİD'in Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden sonra Rojava'ya "full scale (topyekûn)" saldıracağını söyleyen Arvasi, HDP ve PKK'nin Rojava'ya "kamyonlarla silah sevk ettiğini" ileri sürüyor.

E-postanın ekinde bir harita gönderen Arvasi, haritada Türkiye'den IŞİD'e yapılan silah sevkiyatını ve cihatçıların kullandığı yolları gösteriyor.

Arvasi, "TSK-PKK savaşının" Rojava'da "IŞİD-YPG savaşına" dönüştüğünü belirtirken, "tam ölçekte patladığı anda içeriye sıçrar" diyor.

Gerçekten de, IŞİD Kobani'ye saldırdıktan sonra, 6-8 Ekim 2014 tarihlerinde özellikle Kürt illerinde büyük gösteriler düzenlenmiş, 14 Ekim 2014 tarihli İHD raporuna göre 46 kişi yaşamını yitirmişti.

kaynak: ÇağdaşSes.com http://www.cagdasses.com/guncel/52212/berat-albayrak-epostalarindan-isid-de-cikti

Tuesday, June 7, 2016

Mahir Arpaçay mezarı başında anıldı

Mahir ARPAÇAY, Ortadoğu halklarıyla dayanışmak ve Türkiye devrim mücadelesini zafere taşımak için gittiği Rojava’da 03 Haziran 2015 günü işbirlikçi ve katil IŞİD çeteleri ile girilen bir çatışmada yaşamını yitirdi.



Mahir Arpaçay, ölümünün 1. yıl dönümünde ailesi, dostları ve yoldaşları tarafından önce yaşadığı büyüdüğü semtte Halkalı’da saat 16.00’Da Zeynebiye Camii’de anıldı. Daha sonra saat 17.00’da Başakşehir’e bağlı Kayabaşı mezarlığında anma töreni gerçekleştirildi. Anmaya Mahir Arpaçay’ın ailesi ve yoldaşları dışında Alper Çakas’ın ailesi, Suphi Nejat Ağırnaslı’nın ailesi ve Aziz Güler’in ailesi de katıldı.
Enternasyonalist Devrimci Mahir Arpaçay için yapılan anmada Devrimci Parti Genel Başkanı Ufuk Göllü, Mahir Arpaçay’ın babası Necef Arpaçay, Aziz Güler’in annesi Elif Güler, Suphi Nejat Ağırnaslı’nın annesi Nuran Ağırnaslı, HDP milletvekili Erdal Ataş, Alper Çakas’ın babası konuşma yaptı.
Ufuk Göllü Konuşmasında:”Bir yıl önce Mahir Arpaçay şehit olduğunda burada konuşma yaparken söz vermiştik. Demiştik ki seni katleden mermileri gönderenlerden hesap soracağız, Azizleri, Bedreddinleri öldüren mayınları gönderenlerden hesap soracağız. Biz bu sözümüzü tuttuk yoldaşlar. Mahir olduk Bereddin olduk. Bütün yoldaşlarımız özgürlük savaşçıları bulundukları her alanda bu hesabı sordular. Yalnız sözle değil icraatımızla, devrimci eylemliliğimizle bu mücadeleyi yükselttik. Bugün Mahir Arpaçay’ın yoldaşları, BÖG savaşçıları Menbic’e yürürken mahir Arpaçay taburu kurdu. Bu neyi gösteriyor? Bir Mahir gider bin Mahir gelir! Biz burada AKP-IŞİD faşizmine Diz Çökmeyeceğiz dedik. Partimize yapılan operasyonlarda Mahir Arpaçay’ın resmi, Bedreddin Akdeniz’in resmi Aziz Güler’in resmi delil oldu. Biz buradan bir kez daha haykırmak istiyoruz. Bedreddin Akdeniz’i, Mahir Arpaçay’ı, Aziz Güler’i ve Rojava’da ölen bütün Türkiyeli devrimcileri ısrarla anmaya devam edeceğiz anmaktan asla vazgeçmeyeceğiz. Anacağız, sahipleneceğiz!” dedi.
Mahir Arpaçay’ın babası Necef Arpaçay konuşmasını “Dünya’da, Türkiye’de, Kürdistan’da, Filistin’de şehit düşen yoldaşların acısını Mahir Arpaçay’ın acısı kadar yaşıyorum. Hepiniz hoş geldiniz yoldaşlar, sizleri devrimci inancımla kucaklıyorum.” şeklinde bitirdi.
HDP milletvekili Erdal Ataş: “Bizler kendimize güvenmeliyiz Mahir’in yoldaşları olarak. Mahir Çayan, Deniz Gezmiş, İbrahim Kaypakkaya, Mazlum Doğanların ardılları olarak bu ülkede eşiklik özgürlük adalet uğruna sosyalizm uğruna mücadele yürüten kendimize güvenerek yoldaşlarımızın bıraktığı bayrağı devralarak yürütmemiz gerekiyor.”
Alper Çakas’ın babası yaptığı konuşmada: “Mahirim olsun, Alperim olsun benim için de babası için de ölmedi yaşıyor sonsuza kadar kalbimizde yüreğimizde. Onların açtığı bu yol hepimize ışık olacak. Bir gün Mahir’in Babasıyla beraber onların şehit düştüğü yerde bir araya geleceğiz onları göreceğiz.” dedi.

kaynak UmutGazetesi http://umutgazetesi2.org/mahir-arpacay-mezari-basinda-anildi-2/

Thursday, June 2, 2016

Selahattin Demirtaş 5 Haziran'da Pazar Günü İstanbul'da

Halkların Demokratik Partisi (HDP), "Demokratik Siyaset Buluşmaları" kapsamında Eş Genel Başkan Selahattin Demirtaş ve HDK Eşsözcüsü Gülistan Kılıç Koçyiğit'in katılımlarıyla 5 Haziran 2016 Pazar günü Bakırköy Halk Pazarında miting düzenliyor.


Aziz Güler'in tiyatrocu ağabeyi: Oynadığımız şeyler onun anlatmak istedikleri

Aziz Güler'in tiyatrocu ağabeyi: Oynadığımız şeyler onun anlatmak istedikleri




Ersin Umut Güler, Suriye’nin kuzeyinde Rojava (Batı) olarak adlandırılan ve Kürtlerin yoğunlukta olduğu bölgede IŞİD’e karşı savaşırken hayatını kaybeden Aziz Güler’in ağabeyi. Kardeşi Aziz’in cenazesinin Türkiye’ye getirilmesi sürecinde adını çok duyduğumuz Ersin Umut Güler Yolcu Tiyatro’nun deneyimli bir oyuncusu.

Ersin Umut Güler ile tiyatroyla ilişkisini, ilk yönetmenlik deneyimini, kullandıkları teknolojiyi ve başrollerinde yer aldığı “Misafir” filmini konuştuk.

Perdeye taşıdığı Nuri karakterine ilişkin yaptığı yolculukta “Türkiye’de Mevcut Bulunan Baba” figürüne dikkat çeken Güler, tiyatroda seyircinin rol ile empati kurması gerektiğini vurguluyor. Oynamak ve yönetmek istediği pek çok oyun olduğundan söz eden oyuncu, küçük kardeşim dediği Aziz Güler’in, kendisinin yaptığı her işin bir parçası olduğunu belirtiyor.

İstanbul’un baharı karşıladığı şu günlerde Beşiktaş’ta bir araya geldik ve “çay iyidir, güzeldir” diyerek sohbete başladık. Kimi sorular birbirini kovaladı kimi cevaplar ağırlığı ile masada kaldı. O meşhur Ahmet Kaya şarkısı gibi, bir yanımız yaprak dökerken bir yanımız bahar bahçe söyleştik.

***

Tiyatro ve oyunculuk ile olan ilişkiniz nasıl başladı?

2001’de İstanbul Üniversitesi’nde amatör olarak başladım. 2004’ün başından itibaren de profesyonel olarak yapıyorum. 15 yıl olmuş. Oyunculuğa merak salma hikayemin temel motivasyonu sinemaydı, 17 yaşlarındaydım, oyunculuk ne kadar eğlenceli diyordum. Kardeşimle (Aziz Güler) beraber bazı filmlerin sahnelerini taklit ederdik. Bazen reklamları taklit eder, oynardık. “Oyuncu olmak istiyorum” durumuna karar verirken evin içinde Aziz ile kendi çapımızda yaptığımız oyunlar aklımdaydı. Bireysel ve toplumsal olarak hissettiklerimi nasıl aktaracağım noktasında sinema ve tiyatro çok değerli.

İlk yönetmenlik deneyiminiz nasıldı?

İlginçti. Benim ilk yönetmenlik denemem, tiyatronun ilk oyunuydu ve para yoktu. Banka kredisi çekerek, taksitlendirme yaparak... Salonumuz yok, hiç izlemediğim yepyeni bir teknolojiyle iş yapmaya çalışıyorum.

Son Metroyla Taksim’de kiraladığımız dans stüdyosuna gidip prova yapıyorduk, sabah 7’deki metroyla evlerimize dönüyorduk. İlk yönetmenlik hikayesinde aklıma gelen hep şunlar, elimize iğne alıp dikiş dikiyoruz, bir yandan bilet sözleşmesi imzalıyoruz, bir taraftan sahne çalışıyoruz.

Yani bir çocuk anne karnından çıktı ve seyirci karşısında yer aldı. Ben o anne karnındaki süreçle çok ilgileniyorum. Böyle gösterişli görünen bir şeyin arkasında yokluk ve emek durumu var.

“PERDEDEKİ OYUNCU SAHNEDEKİ OYUNCU İLE BULUŞTU”

Tiyatro’da 3D, animasyon ve teknoloji kullananlardan olarak Yolcu Tiyatro, “Kapıların Dışında” oyunu için bunu nasıl tasarladı.

Bu yeni bir şey değil aslında 40’larda da var. Biz biraz bulunduğumuz çağın teknolojisini kullanarak oyunun avangart ve fantastik öğelerini öne çıkaracak şekilde yaptık. Biz oyunun bir parçası olarak yaptık, yani oyunun belli yerlerinde kullanılan bir araç değil. Dekor da olabiliyor, gerçeküstü karakterlerde mesela Elbe nehri konuşuyor, Tanrı konuşuyor. Oyunu kurarken sahnedeki oyuncu perdedeki oyuncu ile konuşmaya başladı. Bizi burada ayıran en önemli özelliklerden biri görüntü ve sahne arasında interaktif bir bağlantı kurulması.

“SEYİRCİ ROL İLE EMPATİ KURSUN TAVIR ALSIN”

Sahnede bir şeylerin görünür olması üzerine sürdürdüğün çabanda seyirciye neyin geçmesini istiyorsun?

Empati kurmasını isterim seyircinin. Role karşı bir tavır alsınlar. Bu rol bir aile babası da olabilir, bir diktatör de olabilir, katil de olabilir. Misafir filmindeki gibi Nuri de olabilir. Tavır alma hikayesi de olumlu – olumsuz olabilir.

Tiyatroyu evin gibi mi görüyorsun?

Rahat ettiğin alan neresiyse orası aslında, bu ev olmayabilir, en rahat ettiğin yer çimenler ise tiyatro orası, evinin balkonu ise tiyatro orası.

“ÇOCUĞUYLA GERÇEK BİR İLİŞKİ KURAMAYAN İNSANLARIN ÜLKESİ”

Kısa süre önce vizyona giren Misafir filminde başrolde Nuri olarak karşımızdasınız. Nuri ile nasıl ilişki kurdunuz?

Nuri’nin aile içi cinsel istismardan haberi yok ve hikayenin kırılma noktalarından biri bu. Diğer karakterler gibi tutunamayanlardan birisi. Bir kapı var ve Nuri oranın eşiğinden bir türlü dışarı çıkamıyor. Anne hasta, ölmek üzere, acayip bir baba figürü başında. Kuş besleme hikayesi ne kadar klişe gibi olsa da bizim filmi çektiğimiz mahallede onlarca kuş kafesi vardı. Armutlu gibi küçük bir mahallede bile onlarca kuş beslenen yerler vardı. O mahallelerin gerçeği bu.

Bunu bu şekilde çözümlerken rol ile ilişki kurmak için yaptığın pratik bir şey var mı? Bu gidip doğrudan izleyebileceğin bir karakter değil.

Direk dokunabileceğim çevremde böyle bir hikaye yoktu. Kendi aile ilişkim üzerinden de yola çıkarak baba meselesini çokça sorgulayarak aile olma meselesini de sorgulayarak (küçük şirket gibi orası zaten aile dediğin kurum, sistemin en küçük şirketi sanki) bir yolculuk yaptım. Nuri’nin en net ilişkisi babasıyla olan ilişkisi ben de en çok bunu sorguladım. Burası çocuğuyla gerçek bir ilişki kuramayan insanların ülkesi.

“KARANLIĞIN ÖTESİNDEN GELEN SESLER TURNEYE ÇIKIYOR”

Takviminizde neler var, sizi nerelerde izleyebiliriz?

Ekim ayında Roko’nun Doğum Günü’nü sahneleyeceğiz. Kapıların Dışında’yı İstanbul’da gişe açarak oynamayacağız. Festivaller ile devam edecek, davet edildiği şehirlere ve yurtdışı turnesine gidecek. ‘Karanlığın Ötesinden Gelen Sesler’ ise doğu turnesi ile devam edecek. 9 Temmuz’da Bingöl Yayladere’de, 11 Temmuz’da ise Dersim Ovacık’ta oynayacağız.

Sinema için de geçen haftalarda yaptığımız bir görüşme var. Dersim’de çekilecek bir hikaye, o da benim için çok karmaşık bir şey. Anlattığı hikaye biraz Rojava’ya da değinen, mücadele eden insanların hikayesi.

‘KÜÇÜK KARDEŞİN DERİNİNE İNME ÇABASI’

Bu seni ruhsal olarak düşündürüyor mu?

Bu, bildiğim, anladığım, anladığımı düşündüğüm bir şeydi hala da öyle ama Aziz üzerinden çok fazla düşünmek durumunda olduğum bir mesele. Arkadaşlarımı kaybetmekten dolayı benzer acılar yaşamıştım. Şimdi bir insanı anlama durumu. Biliyorum, nasıl biri olduğunu, cesaretli olduğunu eğlenmeyi ne kadar sevdiğini de biliyorum, içmekten de, maç yapmaktan da keyif aldığını. Hepsini geçtim en az 15 sene aynı odada yatıp kalktığım birini anlamaya çalışıyorum. Yani en az 15 sene nefesiyle uyandığım bir küçük kardeşin derinine inme çabası. Bu şekilde derinleşebileceğim bir hikaye anlattılar bana, bir ihtimal yeni bir sinema filmi projesi olarak çalışacağız. Bu da heyecanlandırıyor.

“UMUT HAYATTA NE YAPACAKSA AZİZİYLE YAPACAK”

Küçük kardeşinizin yaptığınız işe şekil verdiğini, yönlendirdiğini düşünüyor musunuz veya bunu çözümleyebiliyor musunuz?

Onun benim hayatımdaki yerinin ne kadar büyük olduğunu biliyordum ama şu an kocaman bir boşluk var. Bizim oynadığımız şeyler onun anlatmak istedikleriydi. Bundan sonra yapacağım her işin bir parçası olacaktır. Yani Umut bu hayatta ne yapacaksa, bir sinema filminde bir cümlesi varsa da Aziz’in yokluğu ve varlığı ile olacak. Bu istemekle alakalı değil başka bir seçenek yok, hayat böyle artık. Onun inatçılığıyla, sevecenliğiyle, güler yüzüyle, mutluluğuyla, eğlencesiyle ne yapıyorsam birlikte yapacağız.

YPG'ye 38 Genç Savaşçı Daha

Efrin Kantonunda 38 genç daha temel eğitimlerini tamamlayarak mezun oldu.

Efrin’in Şiyê ilçesinde 38 genç Şehit Xebat Askeri Akademisi bünyesinde açılan Şehit Hozan Roni eğitim devresinden mezun olarak YPG saflarına katıldı.

15 günlük süren devrede hazırlanan programa göre eğitimlerden Kürdistan tarihi, Orta Doğu tarihi, Özerklik yönetim, Demokratik Ulus, Özel Savaş, Öz Savunma ve Kadın tarihi askeri ve ideolojik derler gördü.

Devre sonunda savaşçılar sözlerini vererek YPG saflarına katıldılar.

Özgürlük savaşçısı Hozan Roni 7 Haziran 2015’te Kobani direnişinde DAIŞ çetelerine karşı görkemli bir direniş sergileyerek şehadet kervanına katıldı.




kaynak Kurdnews http://www.kurdnewshaber.net/38-genc-daha-ypg-saflarina-katildi/

Wednesday, June 1, 2016

Fehim Taştekin: Rakka’yı kurtarmak Rojava’yı güvenceye almaktır

Evrensel Gazetesine konuşan Fehim Taştekin,Rakka operasyonu ve bölgedeki diğer gelişmeleri değerlendirdi

Rojava’da ki gelişmeleri ve Rakka operasyonunu değerlendiren Fehim Taştekin Evrensel Gazetesine konuştu.Röportajın tamamı;

Rakka operasyonu başladı ve genişleyerek devam ediyor…

Rakka operasyonunun uzun bir geçmişi var. ABD bu işe girdiğinden beri Rakka’yı konuşuyorlar, tartışıyorlar. Bunun için özellikle Kürtlerin liderliğinde Suriye Demokratik Güçleri’ni oluşturdular. Sadece Rakka değil, Arap yoğunluklu bölgelere yönelik operasyonlarda böylesi bir çatı örgütü hem ABD operasyonlarını kolaylaştıracaktı hem de sahada IŞİD ya da başka örgütlerden temizlenen bölgelerin yönetimini üstlenecek bir altyapı oluşturacaktı. Kürtlerin, Kürt nüfusunun olmadığı ya da az olduğu yerlerde düzen kurmaya yardımcı olmaları isteniyordu ancak kalıcı olarak bu bölgeleri kontrol etmeleri çok tercih edilen bir şey değil. ABD de, Kürtler de bunu istemiyor. O yüzden daha geniş çerçevede Rakka’yı da kapsayan operasyon için yine Kürtlerin önderliğinde ama Arap ve Türkmen katkısının yüksek olduğu bir formül üzerinde çalıştılar. Rakka’ya yönelik operasyon bu şemsiyeyle yapılıyor ancak direkt Rakka’nın merkezine yönelik bir saldırı söz konusu değil, Ayn İsa’nın güneyinde 10 km’lik şeritte bu operasyonu yapıyorlar. Daha sonra Rakka’ya giden yolu bir şekilde temizleyecekler. Ayrıca Tel Abyad, Haseke ve Kobanê’ye yönelen saldırıların da bir şekilde önünü almış olacaklar. Bundan sonra ise muhtemelen Kürtlerin “Şehba” dedikleri bölgeye yönelik planlamalar yeniden öne alınacak. Daha önceden Kürtler açısından Cerablus, Menbic’i kurtarmak öncelikliydi, hala öyle ama Türkiye’nin itirazları yüzünden o plan ertelendi ve ABD yeniden Rakka’ya ağırlık verdi. Ama Rakka’yı almak o kadar kolay değil, olmayacak. Belki bunun için Ruslarla ve Suriye ordusuyla işbirliği gerekebilir, ve Rakka’yı aldıktan sonra da Rakka’yı yönetmek, düzen kurmak kolay olmayacak çünkü orası çok fazlasıyla karıştı, birçok insan orayı terk etti. Yeniden yapılanma çok uzun sürebilir. O yüzden Rakka zaferi için daha beklemek gerekecek.

Kürtlerin operasyondan beklenti ve hedeflerini biraz daha açar mısınız?

Kürtler, özelikle Efrin’e doğru güvenli geçiş elde etmek istiyorlar. Bunu Türkiye’de “Kürt koridoru” diye lanse ediyorlar ama tarihsel olarak da burası her zaman kopuktu. O yüzden Türkiye’nin korktuğu ya da dillendirdiği gibi bir “Kürt koridoru” oluşması kolay değil. Kürtlerin dillendirdiği ise Efrin’e insani, silah vs. yardımının sağlandığı bir geçiş şeridi oluşturmak. Bunun için Cerablus, Menbic ve el Bab’ın temizlenmesi gerekiyor. Kürtler açısından bu da yeterli değil. Efrin’i çevreleyen kuşak IŞİD’in değil, Türkiye’nin desteklediği grupların elinde. Kürtlerin kafasında daha bütüncül olarak Fırat’ın batısını Efrin’e kadar kurtarmak var. ABD, Türkiye’nin kaygılarını dikkate aldığında buna pek sıcak bakmadı. Hatırlarsın, Menbic operasyonu başlamak üzereydi ve durduruldu. Fırat’ın batısına geçti Kürtler. Menbic’in kırsalında belirli yerleri de ele geçirdiler ama Menbic’e yaklaştıkları zaman ABD durdurdu. Türkiye yüzünden yaptı bunu. Rakka’nın kuzeyindeki operasyon bittiğinde anladığım kadarıyla Menbic’e yönelecekler, belki el Bab’a kadar gelecekler. El Bab’ın içine yönelik bir operasyona şimdilik ABD bir katkı sunmayabilir ve gelişmelere göre ABD, Kürtlere göz de yumabilir. Yani bundan kastım bir izin, talimat ilişkisi değil. ABD, işbirliği yaparken de koordinasyon sağlıyor ve o koordinasyon tarafları bağlıyor bir şekilde. “Birlikte hareket edeceksek, kararları birlikte vereceğiz” gibi bir ilişki var. Ama Türkiye’nin mevcut politikaları değişmezse ABD Kürtlere “Ben havadan katkı sunmam ama kendiniz yapabiliyorsanız yapın” da diyebilir.

‘Kürtlerin Rakka ile ne alakası var. YPG, ABD’nin piyonluğunu yapıyor’ şeklinde de bir tartışma var… Siz bu yorumlar için ne söylersiniz?

Böyle bir ilişki yok şu anda. “Kürtler, ABD’nin piyonu” denilemez. Kürtler sahanın aktörü ve kendilerini dayatıyorlar. Eğer Kürtlerin eli bu kadar sağlam olmasaydı ABD’nin başka taleplerini hemen kabul etmeleri gerekirdi. ABD yönetimi, “Ben yardım ediyorsam sen de şunlara dikkat et” diyor ve Kürtler bunu şimdilik dikkate alıyorlar ancak Kürtler kendi planlarını da yürütüyor. Bu da Kürtleri piyon olmaktan çıkarır. Rakka ve çevresini IŞİD’den kurtarmak Rojava’yı güvence altına almak demektir. Çünkü Fırat hattında IŞİD olduğu sürece Rojava’ya saldırılar devam edecektir. O yüzden Kürtler, Rojava’yı tehlikeye atmadan IŞİD’i olabildiğince uzak yerlerde de yenilgiye uğratmak istiyor. ABD de şu an Kürtlerden bunu talep ediyor ama Kürtler, ABD istediği için değil kendi çıkarları için yapıyorlar ve yapacaklar. Ayrıca düne kadar “Kürtler, rejimin piyonu” deniliyordu. Şimdi de birdenbire ABD’nin piyonu oluverdiler. Rusya ile görüşüyor Rusya’nın piyonu deniyor. Her ülke nasıl başka ülkelerle ilişki geliştiriyorsa, saha hakimiyeti olan, kurumsal yapılar inşa etmiş bu örgütler de elbette çelişkili, çok boyutlu ilişkiler geliştirebilir, geliştiriyorlar da. Ortadoğu’da ilişkiler o kadar çelişkili ki düz mantıkla bunları anlamak mümkün değil. Çelişkili ilişkiler savaşların doğasında vardır, o yüzden de “İşbirliği yaptılar o zaman Kürtler piyon” diyemeyiz. Böyle bir ilişkiye evrilir mi, risk var mı? Elbette var. Kürtlerin kendilerinin tayin ettikleri bir stratejileri var, “kendi bölgemizi koruyacağız” diyorlar. Yarın bu konsepti değiştirirler de “Şam’da iktidarı devirmek için yürümeliyiz” yoluna girerlerse “Kürtler, ABD tarafından kullanılıyor mu?” sorusu meşru hale gelir, ama şu an yaptıkları iş doğrudan kendi kentlerini korumaya yönelik hamleler. ABD de, Ruslar da yardım ediyor. Fransa da, Türkiye de yardım ederse kabul ederiz diyorlar, ki Türkiye’den yardım istediler zaten. Şimdi Türkiye, PYD’nin çağrısına uyup YPG’ye silah verseydi Kürtler, Türkiye’nin mi piyonu olacaktı?

‘TÜRKİYE FARKLI DAVRANSAYDI, IŞİD BUGÜN SINIRIMIZDA OLMAYACAKTI’

Türkiye, Rakka operasyonunun neresinde?

Türkiye, Suriye sahnesinde, ancak obüs toplarının erişebildiği yere kadar “ben bu alana karışırım” diyebiliyor. Onun ötesine geçen operasyonlara zaten karışamıyor. Haliyle Rakka operasyonuna karışamaz. ABD’nin istediği desteği vermeyecek, onu biliyoruz. ABD daha fazla katkı istiyor ancak Türkiye katkısını sınırlamış durumda. Katkısını “İncirlik üssünü açtık, operasyonlarda kullanılıyor” ile sınırladı. Türkiye’nin iki derdi var: birincisi, Suriye ordusu, Türkiye sınırlarına bir daha yaklaşmasın ve bu bölgede hakimiyet kurmasın. Rejimi devirme hikayesi bitti artık, ona kendileri de inanmıyor, söylemiyorlar da. Ama oyunu uzatma derdindeler, barış-ateşkes olsun, istikrar gelsin gibi bir dertleri yok. Mültecileri kart olarak kullanıyorlar, o bölgenin de ikinci bir “Talibanistana” dönmesine hizmet edecek seçenekleri ısrarla sürdürüyorlar. İkincisi, “Aman Kürtler kesinlikle Cerablus bölgesine gelmesin, yaklaşmasın.” PYD liderliğindeki Kürtlerin kontrol ettikleri alanı genişletmesini, bu alanlarda oyun kurucu olmasını istemiyorlar, bütün dertleri bu. Bunun neticesinde de “Kürtler, Fırat’ın batısına geçemezler” şeklinde bir kırmızı çizgi deklare edildi. Hiçbir hukuki değeri ve geçerliliği olmayan bir deklarasyon. Uluslararası alanda karşılığı olan bir şey değil ancak bu politika IŞİD ile mücadeleyi yavaşlatan, gerileten bir sonuç doğurdu. Türkiye, Kürtlerle ilgili saçma sapan hassasiyetler geliştirmeseydi IŞİD bugün sınır hatlarımızda olmayacaktı. Türkiye kendisini bir şekilde IŞİD’e dolaylı olarak koruyuculuk sunan bir pozisyona sokmuş oldu. Rakka’ya dönecek olursak Türkiye herhangi bir askeri katkı sunmayacak. Türkiye, “Suriye Demokratik Güçleri, Kürtlerden ayrı organizasyon haline gelsin, Kürtler burada olmasın” diyor ama Kürtlersiz Suriye Demokratik Güçleri olabilir mi? İşin omurgası, organizatör gücü, cephe hattında asıl işi çeviren Kürtler. Türkiye yine olmayacak bir şeyi dayatıyor ve ABD de bunu görüyor. Kürtler çekilirse o yapı içerisinden ABD’nin daha önce deneyip, başarı elde edemediği “eğit-donat” çalışmasının bir benzeriyle karşı karşıya kalınacak. Bunlar daha seküler, cihatçılık boyutları olan gruplar değil fakat saha güçleri, deneyimleri yok. Kürtler ise savaşıyorlar ve deneyimleri var. Bu tecrübe Kürtlere büyük bir üstünlük sağladı. ABD’nin şu an gündeminde IŞİD’i temizleyerek uluslararası alanda kendi kredisini kurtarmak var. Elindeki malzemeyle bunu yapamayacağını biliyoruz, o yüzden Kürtlere fazlasıyla kredi açma gereği duyuyor.

Suriye rejiminin de Rakka’yı IŞİD’den kurtarmak istediğini biliyoruz. QSD’nin Rakka operasyonu Kürtler ile rejim arasındaki ilişkiyi nasıl etkileyecek?

Rakka’yı almak herkesin hedefi. Rejim de bir an önce Rakka’yı almak istiyor. Çünkü Rakka’yı Kürtler aldığı zaman Kürtlerin hakimiyet alanı Araplarla birlikte genişlemiş olacak ve bu rejim açısından da bir sorun. Bu, pazarlık konusuna dönüşecek, o yüzden Suriye ordusu Rusya’nın desteğiyle el Bab’ı, Rakka’yı almak istiyor ama Halep civarında çok büyük bir dirençle karşılaştılar ve bu direnci kıramadılar. Zaten o direnç kırılırsa hikaye çok hızlı şekilde değişecektir. O bölgede Suriye ordusunun ilerlemesini engelleyebilmek için Türkiye, Katar ve Suudi Arabistan çok güçlü seferberlik içerisine girdi, geçtiğimiz aylarda cihatçı gruplar büyük saldırılar gerçekleştirdiler. Rusya’nın da çağrısı var “Rakka operasyonunu birlikte koordine edelim” şeklinde. Henüz Rakka’nın kuzeyinde bir alanda oluyor operasyonlar, şehir merkezine yönelik operasyonda Rusya’nın istediği şekilde bir işbirliği gelişirse durum değişir o zaman. Suriye ordusunun da kontrolü söz konusu olacaktır.

ABD bu duruma yanaşır mı?

ABD şu an istemiyor. ABD bir an önce Kürtlerle birlikte Rakka’yı düşürmek istiyor ve bu büyük bir prestij getirecek, Suriye üzerinde söz sahibi olacaklar. Cenevre dediğimiz bir süreç var ve bu süreç şimdiye kadar bir şey doğurmadı, ancak Rakka’yı ABD’liler düşürürse o zaman “Biz Suriye’deyiz ve bu oyunu birlikte kurmak zorundayız” diyecekler. Bunu Rusya da, Suriye de istemiyor. ABD, Rakka’yı düşürürse çok ciddi pazarlıklar yapılacaktır.

Rusya’nın operasyonları ortaklaştırma çağrıları sahanın önemli aktörlerinden İran’ı nasıl etkiliyor ya da rahatsız ediyor mu?

Herkes kendi oyununu oynuyor. Tabii oyun planları birbirine en yakın olan iki ülke Rusya ve İran. Rusya, Cenevre sürecinde nispeten çekildi. İran, sahada o açığı doldurdu ve çok sayıda askeri koordinatörüyle işin içerisine girmiş durumda. Halep civarında büyük bir İran yığınağı da söz konusu. İran’ın önceliği, mevcut dış politik tercihlerinin değişmeyeceği bir Suriye’nin yarına aktarılması. İran bu yapının korunması için çok ciddi bir katkı sunuyor. Bu, Rusya’nın da işine gelen bir şey sadece Rusya ile İran tercihleri arasında nüanslar var. Rusya, daha fazla toprak bütünlüğü ve düzenin devamlılığını istiyor, çok şahıslara takılma niyetinde değiller. “Bu yapı yarına Esad olmadan da gidebilir, buna Suriye halkı karar versin” diyor. İran benzer şeyleri söylese de politikası giderek isim koymaya vardı: “Bu yapıyı ancak mevcut kadro koruyabilir” diyor. İran’ın bütün derdi Suriye’nin mevcut ekseninde kalması. O eksen ABD, İsrail karşıtı bir eksen ve bu eksen çözülürse İran kaybetmiş olacak. Zaten savaşın nedeni de bu ekseni çözebilmek. O yüzden Rusya ve İran’ın Suriye’ye yükledikleri anlamlarda farklılıklar var ancak her ikisi de kendi müttefiklerini koruyor.

İran’ın Kürtler konusundaki tutumu nedir?

İran şu anda Kürtlere çok fazla bir şey söylemek istemiyor. Kürtlerin, Selefi terör örgütleriyle savaşıyor olmasını alkışlıyor ancak Suriye’de ABD’nin nüfuzunu arttıracak parçalanmaya yol açacak bir seçeneği de istemiyor. Bu konuda da hem Suriye hem de Rusya ile paralel tepkiler veriyor.

‘ABD, SEÇİMLERE KADAR RAKKA’YI DÜŞÜRMEK İSTİYOR’

Rakka’nın kuzeyindeki operasyonlar başarılı olursa merkeze yönelme durumu olacak mı?

Obama’nın önceliği Kasım’daki seçimden önce burada bir başarı elde etmek ve Kürtler de bunu istiyor. Seçimler sonrası yeni iktidar kiminle ne yapacak, Suriye politikası ne olacak belirsizlikler var. Şu an bir ortaklık tesis edilmişken, taraflar sonuç almak istiyor. O yüzden seçime kadar Rakka’yı düşürmek istiyorlar. Bu iş sadece Suriye ile sınırlı değil. ABD, hem Irak’ta hem Suriye’de IŞİD’e karşı operasyon içerisinde. ABD’nin bütün derdi çok gecikmiş olan Musul, Rakka operasyonlarını bir an önce tamamlayabilmek.

‘BÖLÜNME SENARYOLARI ÇOK GERÇEKÇİ DEĞİL’

Suriye’nin geleceğine ilişkin öngörüleriniz var mı?

Suriye’nin parçalanacağına dair senaryoları çok gerçekçi bulmadım şimdiye kadar. Suriye haritası şekillenirken 1920’lerdeki Fransızların modellemesi akla geliyor. O modellemeyle üç parçaya bölüyorlar: Lazkiye’de Alevi devleti, ortada Sünnilerin bulunduğu devlet ve kuzeyde Kürtlerin devleti. Şu koşullarda bu modelleme çok gerçekçi değil. Lazkiye’de bir Alevi devleti olmaz, Lazkiye, nüfusunun yarısından fazlası Sünni olan bir bölgedir. Ayrıca son krizde Tartus – Lazkiye hattı, milyonlarca mülteciyi barındıran bölgeler haline geldi ve bunlar Sünni mülteciler. Bu bölgede etnik, mezhebi ayrım üzerinden yapılanmaya müsaade edilmez. Kürtler açısından “Rojava, Suriye ordusunun kontrol edemediği fiili, ayrı bir yapı olarak mı kalacak”, “Rojava, müzakere sonucunda Suriye’nin bütünlüğü içerisinde, anayasal çerçeveye kavuşturulmuş özerk bölge mi olacak” soruları önemli. Suriye’nin bütünlüğü içerisinde çözüm bulunamazsa, ABD’nin uhdesinde Fırat’ın kuzeyinde bir bölge oluşmuş olacak. Bu parçalanma senaryosuna doğru ilerler mi? Hemen değil ama uzun yıllar içerisinde tabii ki böyle bir gelişme şekillenebilir. Kürtler ayrılmak istemiyorlar ancak şu anda 50 bin kişilik bir orduya sahipler ve bu güç bir şeyler ifade ediyor. Bu güç, kendisini nasıl dayatacak ve Şam yönetimi bu güç karşısında ne yanıt verecek? Savaşacak mı yoksa müzakere ile anlaşacak mı? Savaş hiç kimsenin tercihi değil. Eğer savaş başlarsa Rojava’nın sütunları çatlar. Suriye açısından da fazlasıyla deneyim sahibi 50 bin kişilik bir orduyla savaşmak kazanılabilecek bir savaş olmayabilir. O yüzden her iki taraf da daha büyük yıkımdan kaçabilmek için müzakereyi tercih edebilir. Kürtler burada bir şey elde etmekten asla vazgeçmeyecek. Suriye eninde sonunda bunu hazmedecek ya da fiili olarak bu şekilde yıllarca Irak’ta olduğu gibi Suriye’de de “Fırat’ın kuzeyi güneyi” ya da “doğusu – batısı” şeklinde bir hat çizilmiş olacak.

CEPHELERDE SON DURUM

Suriye cephelerinde son durum nedir?

Rusya’nın devreye girmesiyle beraber birçok yerde dengeler değişti. Palmira, Halep’in güney cephesindeki birçok nokta, Lazkiye kırsalı tekrardan ordunun kontrolüne geçti. Türkiye, Katar, Suudi Arabistan’ın Fetih Ordusu ve Ürdün üzerinden güney cephesi girişimi hala Suriye ordusunu zorluyor, bloke ediyor. Birçok yerde ordu anlaşarak ya da kuşatma altında tuttuktan sonra anlaşarak çatışmaları durdurdu ve bitirdi. Otuzun üzerinde yerde çatışmaların bu şekilde bittiğini gördük. Son zamanlarda Şam kırsalında Suriye ordusu varlığını ciddi şekilde hissettirir hale geldi. Ancak her şey kaplumbağa hızında ilerliyor. Dera ve Şam kırsalında hala sorunlar devam ediyor ama Lübnan’a yaslanan bölgelerde Hizbullah’ın devreye girmesiyle yönetim lehine büyük gelişmeler yaşandı, kontrol sağlandı. Halep’in kuzeyinde çok büyük çatışmalar oluyor. Bir tarafta Suriye ordusu ile Nusra liderliğindeki gruplar, diğer tarafta Türkiye destekli silahlı gruplar ile Kürtler arasında çatışmalar var. En önemlisi de Suriye ordusu, iki Şii beldesinin etrafındaki kuşatmayı yardı ve doğudan batıya bir koridor açarak, silahlı gruplar arasındaki bağlantıyı koparmış oldu. IŞİD ise Tedmur’da ve önemli ölçüde Kürt bölgelerinde kaybetti. Deyrezzor’da durum kritik. Böyle korkunç ve dehşet dengesi içerisinde çok sayıda cephede aynı anda çatışmaların yaşandığı bir sahne var.

(Evrensel Gazetesi)

kaynak UmutGazetesi http://umutgazetesi2.org/fehim-tastekin-rakkayi-kurtarmak-rojavayi-guvenceye-almaktir/

Zaman demokratik değerleri savunma zamanı

Önce Demokrasi Girişimi “Anayasal Demokrasi” konulu sempozyum gerçekleştirdi.

Birinci bölümde anayasal demokrasi üzerine açılış konuşması yapıldı. İkinci bölümde ise Türkiye’nin anayasa gündemi ele  alındı.

Taksim Hill Otelde yapılan sempozyumun açılışını Yazar Ayşegül Devecioğlu yaptı. Türkiye’nin içinde bulunduğu durama dikkat çekerek, söz konusu ortamda anayasanın yapılmayacağına vurgu yaptı.

Sempozyumun ilk oturumu Anayasal Demokrasi başlığı altında yapıldı. Önce Demokrasi çağrı metnini CHP Eski Milletvekili Melda Onur okudu.

İktidar eliyle anayasasızlaştırma sürecine, devlet toplum ilişkilerinin ‘hukuksuz alanlar’ yaratılmasına karşı, din ve mezhep bakışı temelinde yaratılan baskıcı ve totaliter yönetim anlayışına, itiraz ettiklerini ifade eden Onur, “Parlamenter  rejime karşı fiili durumu yaratarak keyfi bir yönetim kuran, erkler ayrılığını yok eden, hak ve özgürlükleri ihlal eden, dokunulmazlıkları kaldırarak, yasamayı doğrudan yürütmenin tahakkümü altına almaya yeltenen zihniyetin ‘Yeni anayasa yapıyoruz’ söylemiyle yarattığı bilgi kirliliğine hayır diyoruz” diye konuştu. Hukuka, akla aykırı gayrimeşru söylem ve uygulamalara karşı meşru direnme hakkından söz eden Onur, bu ortamda anayasa yapılamayacağına işaret ederek, “Önce hukuk ve demokrasi” dedi. Marmara Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu da Türkiye’nin anayasa sorunsalı üzerinde sunum yaptı.



kaynak Evrensel http://www.evrensel.net/haber/281491/zaman-demokratik-degerleri-savunma-zamani

Transeksüelliği Hastalık Olmaktan Çıkartacak İlk Ülke Danimarka Olacak

Danimarka Parlamentosu Sağlık Komitesi, dün düzenlediği toplantıda transeksüelliğin ülkedeki resmi akıl hastalıkları listesinden çıkartılmasına karar verdi. 1 Ocak 2017 tarihinden itibaren yürürlüğe girecek ve Danimarka’yı transesküelliği hastalık listesinden çıkartacak ilk ülke yapacak karar, ülkedeki LGBTİ toplumunun zaferi olarak görülüyor.

Sosyal Demokrat Parti milletvekili Flemming Møller Mortensen, “Danimarka’da translar akıl hastalığı teşhisi konduğunda kendilerini damgalanmış hissediyorlar. Transeksüelliği hastalık olarak nitelemek tümüyle uygunsuz bir durum” diyerek karardan duyduğu memnuniyeti ifade etti.

Uluslararası Af Örgütü bu kararla Danimarka’nın dünyaya örnek teşkil edeceğini belirtirken, kararın halen transseksüelliği bir hastalık olarak gören Dünya Sağlık Örgütü üzerindeki baskıyı da artırması bekleniyor.

kaynak http://direnisteyiz3.org/transeksuelligi-hastalik-olmaktan-cikartacak-ilk-ulke-danimarka-olacak/

Tuesday, May 31, 2016

Birleşik Özgürlük Güçleri Çocuk İstismarı ve Deskteçilerini İmha Etmeye Devam Ediyor!

Birleşik Özgürlük Güçleri Çocuk İstismarı ve Deskteçilerini İmha Etmeye Devam Ediyor!

Birleşik Özgürlük Güçleri: "AKP-­IŞİD faşist terör örgütünün yalakası, inanç simsarı Nurettin Yıldız'ın başkanı olduğu Sosyal Doku Vakfının İstanbul Bayrampaşa'da bulunan merkezi 29.05.2016 tarihinde güçlerimiz tarafından imha edilmiştir" açıklaması yaptı, açıklamanın tamamı;

Nurettin Yıldız AKP-IŞİD faşizminin sözcülüğünü yaptığı gibi hiç utanmadan tecavüzcü Ensar Vakfının da savunuculuğunu yapmaktadır. Halkların inançlarını kendi çıkarları için istismar eden bu anlayış faşist ideolojiye içkindir. Faşizmin iktidarlaşma süreciyle beraber azgınlaşan bu ve benzeri inanç simsarları kadın ve çocukların köleleştirilmesini, istismar edilmesini savunmakta ve bu tür saldırganlığı desteklemektedir. Sosyal Doku Vakfı ve benzerleri de faşist ideolojinin üreticisi, yayıcısı ve faşist çetelerin örgütlendiği şer yuvalarıdır.

Her konuşmasında IŞİD faşizmini öven faşizmin başkanı Tayyip Erdoğan'ın takipçisi Nurettin Yıldız gibi faşistler de memleketimizdeki katliam, işkence ve baskı uygulamalarının sorumlusudur. Üzerlerine sahtekârca yapıştırdıkları din etiketiyle servet ve iktidar elde etmek için halkları, kültürleri birbirine kırdırtmaya çalışmaktadırlar. Bunların taptıkları tek şey para ve iktidardır. Bu nedenle hiçbir dini ve kültürü gerçekten benimsemezler ve mensubu olamazlar. AKP-IŞİD faşist çeteleri bir çok sıfatla nitelendirilebilir fakat bu sıfatlardan en bütünlüklü izah edici olanı riyakârlıklarıdır!

Faşizmi yayma, savunma ve örgütleme faaliyetini sürdürmek için gittiği her yerde halk İnanç simsarı faşist Nurettin Yıldız'a gereken cevabı vermiştir. Halkların talebi ve tavrı nettir: Tüm memleket ve bölge Nurettin Yıldız ve Sosyal Doku Vakfı gibi faşist kuruluşlar ve çetelerden temizlenecektir.

Unutmayın “bu işler parayla değil, sırayla”...
“Okulu” harem, “eğitimi” tecavüz olanın saraylarını başlarına yıkacağız!

                                                
                                                                           Sultan Seçik Özgürlük Gücü Milis Örgütü

Friday, May 27, 2016

Cumhurbaşkanlığı ve Başbakanlığa ayrılan örtülü ödenek tek elden yönetilecek

Yeni hükümetin belirlenmesiyle devletin üst düzey bürokrasisinde yeni düzenlemelere gidilecek. Maksut Serim hem Cumhurbaşkanlığı’nın, hem de Başbakanlığın örtülü ödeneğini yönetecek

Yeni hükümetin belirlenmesiyle devletin üst düzey bürokrasisinde yeni düzenlemelere gidilecek. Maksut Serim hem Cumhurbaşkanlığı’nın, hem de Başbakanlığın örtülü ödeneğini yönetecek.

Tayyip Erdoğan döneminde 12 yıl boyunca Başbakanlık Örtülü Ödenek Başkanlığı’nı yapan Maksut Serim, Ahmet Davutoğlu göreve gelince yerine Ali Polat atanmış, kendisi de danışman yapılmıştı. Ardından da Erdoğan, Serim’e başdanışman olarak sarayda görev vermişti.

2016 Ocak’tan beri Cumhurbaşkanlığı’nın örtülü ödeneğiyle ilgili harcamalardan sorumlu kişi olan Serim, Binali Yıldırım’ın Başbakanlığıyla yeniden eski görevine dönüyor. Ancak Serim’in bu kez sorumluluğu daha fazla olacak.

Serim hem Başbakanlık hem de Cumhurbaşkanlığı’nın örtülü ödenek harcamaları konusunda karar verici konumda olacak. Geçen dönem çıkarılan yasayla Başbakanlık Örtülü Ödeneği’nin, Cumhurbaşkanlığı ile ortak kullanılması düzenlenmişti. Kamuoyunda çok tartışılan düzenlemeden sonra hesaplarda, Cumhurbaşkanlığı ile Başbakanlığın neredeyse ‘başa baş’ kullanım yaptığı saptanmıştı. Örtülü ödeneğin, hangi amaçla ve kim için harcandığı gizli kalıyor.

kaynak Sendika.org http://sendika10.org/2016/05/cumhurbaskanligi-ve-basbakanliga-ayrilan-ortulu-odenek-tek-elden-yonetilecek/

İzmir’de 9 Devrimci Partili gözaltına alındı

Birleşik Devrimci Parti İzmir il binası ve parti yöneticilerinin evlerine yapılan polis baskınlarında 9 kişi gözaltına alındı.

Sabaha karşı gerçekleşen polis baskınlarında Devrimci Parti üye ve yöneticilerinin evleri ve parti binasında arama yapıldı. Devrimci Parti’nin Twitter hesabından duyurduğuna göre, polis baskını sırasında aralarında Devrimci Parti PM üyesinin de bulunduğu 9 kişi gözaltına alındı.



Evlerde ve parti binasındaki aramalar sürüyor.

kaynak YarınHaber http://yarinhaber.net/guncel/41028/izmirde-9-devrimci-partili-gozaltina-alindi

Thursday, May 26, 2016

Bedreddin Akdeniz şehadetinin 1.yılında evinde verilen yemekle anıldı

Rojava’da IŞİD’e karşı savaşta hayatını kaybeden Bedreddin Akdeniz’in ailesi ve arkadaşları tarafından evinde yemek verildi

24 Mayıs gecesi Bedreddin Akdeniz’in annesi Sabiha Akdeniz ve 11 Devrimci Parti yönetici ve üyesinin gözaltına alınmasına rağmen. Bedreddin Akdeniz’in hayatını kaybedişinin 1.yılında ailesi ve arkadaşları tarafından yemek verildi ve anıldı.

kaynak UmutGazetesi

Gazi Mahallesi'ne abluka: Yüzlerce Özel Harekat polisi mahalleyi bastı...

Sultangazi ilçesi Gazi Mahallesi'nde özel harekat destekli polis baskını düzenlendi. Bütün sokakların abluka altına alındığı mahallede, işyerlerinde arama yapıldı.

İstanbul'un Sultangazi ilçesi Gazi Mahallesi'nde bulunan tüm kafe ve bazı işyerlerine akşam 22.30 saatlerinde özel harekat destekli polis baskını yapıldı. Uzun namlulu silahlar ile tüm sokakları ablukaya alan polis, mahalleyi kuşatma altına almış durumda. Mahallede kısa süreli yaşanan çatışma ardından polisler, duvarda yer alan yazıları karalayarak Türk bayrağı çizdi. Polislerin bazı işyerleri ve kafelerde arama yaptığı belirtiliyor.

kaynak http://ozgurgundem.biz/haber/167688/gazi-mahallesine-abluka-yuzlerce-ozel-harekat-polisi-mahalleyi-basti

Wednesday, May 25, 2016

Birleşik Özgürlük Güçleri Adana'da AKP-İŞİD Faşizmini Vurdu!

Birleşik Özgürlük Güçleri milisleri; "AKP­-IŞİD faşizminin örgütlenme ve propaganda aygıtı olarak çalışan “Milli Birlik ve Kardeşlik Federasyonu”nun Adana merkezi 25.05.2016 tarihinde güçlerimiz tarafından imha edilmiştir." açıklaması yayınladı. Açıklamanın tamamı şu şekilde;

AKP­IŞİD faşizminin örgütlenme ve propaganda aygıtı olarak çalışan “Milli Birlik ve Kardeşlik Federasyonu”nun Adana merkezi “Milli Birlik ve Kardeşlik Federasyonu” AKP­IŞİD faşizmi tarafından örgütlenme ve propaganda aygıtı olarak kullanılmaktadır. Bu faşist örgütlenmelerin görevi işçi sınıfına, halklara, ezilenlere ve tüm muhalif kesimlere karşı baskı ve terör uygulamalarını meşrulaştırmak ve bu doğrultuda yürütülmesi planlanan katliamların vb. eylemlerin alt yapısını hazırlamaktır.

Mili Birlik ve Kardeşlik Federasyonu, faşist partinin ona yüklediği Türkiye'de muhaliflere karşı siyasi soykırım yürütme operasyonlarının alt yapısını hazırlamak görevini yürütmektedir. Halka zaten kapalı olan burjuva parlamentosuna halkın çoğunluğunun desteğinin kuvvetiyle giren sınırlı sayıdaki “gerçek halk temsilcilerinin” meclisten tasfiye edilmelerine dönük operasyonun merkezinde de faşizmin taşeronu bu federasyon bulunmaktadır. İnanç ve vicdan özgürlüğüne karşı dini duyguları istismar ederek faşizmin uygulamalarını memlekete dayatmaya çalışanların merkezinde de bu federasyon bulunmaktadır.

Faşist katiller, işkenceciler, tecavüzcüler ve yalakaları! Ne yaptığınızı, nerde bulunduğunuzu biliyoruz. İşçilere, ezilenlere, halklara, kadınlara, gençlere karşı yapmakta olduğunuz zulmün hesabını vereceksiniz! Artık bu memlekette yatacak yeriniz yok. Paranıza, mevkilerinize, yeteneksiz ve çapsız resmi ve sivil faşist çetelerinize fazla güvenmeyin. İnsanın gerçekten sahip olabileceği tek şey özgürlük gücüdür, o da zaten sizde hiç yok.

Özgürlük Güçleri hiç durmadan halka karşı gerçekleştirmeye çalıştığınız her operasyona misliyle karşılık vermektedir ve verecektir. Yenildikçe daha çok düşkünleşeceğinizi biliyoruz. AKP­IŞİD faşizmine karşı savaşan, savaşırken ölümsüzleşenlerin ailelerine karşı bile en seviyesiz saldırıları gerçekleştiren haysiyet yoksunları tek tek teşhir edilecekler ve sonra... Sonrasını ve neyle karşı karşıya olduklarını bilen tecrübeli polisler bilmeyen gereksizlere anlatsınlar.

İnsan bir taraf tutarak inandıkları uğruna savaşabilir, doğaldır. Fakat savaşmanın ahlaki sınırlarını aşanlara karşı sınır tanımayacağımız da bilinmelidir.

(Burası Adana, başka yere benzemez!) Özgürlük Güçleri doğru davranışların da yanlış davranışların da karşılığını mutlaka verir.

AKP­IŞİD faşizmini imha etmek ve Çukurova'nın İnce Memed'i Bedrettin Akdeniz'in yolunda savaşarak özgürleşmek için işçileri, emekçileri, ezilenleri,

kadınları, gençleri Özgürlük Güçleri saflarına katılmaya çağırıyoruz!

AKP­IŞİD faşizmini ezeceğiz!

25.05.2016 tarihinde güçlerimiz tarafından imha edilmiştir.

Bedrettin Akdeniz Özgürlük Gücü Milis Örgütü

Devrimci Parti: Rojava Şehit’lerini anmak onurdur

24 Mayıs Salı günü Devrimci Parti İl örgütü başta olmak üzere, bir çok devrimci parti yönetici ve üyesinin evleri polis tarafından basılmış, Rojava’da hayatını IŞİD’e karşı savaşta kaybeden Bedrettin Akdeniz’in annesi Sabiha Akdeniz ve 11 Devrimci Parti üyesi gözaltına alınmıştır. Yapılan bu operasyonu, yazılı bir açıklama ile değerlediren Devrimci Parti MYK aşağıdaki açıklamayı yaptı.



24 Mayıs Salı günü Adana İl Örgütümüz başta olmak üzere, yönetici ve üyelerimizin evlerine yönelik olarak gece yarısı yapılan operasyonlar sonucunda, aralarında Rojava’da IŞİD’e karşı savaşırken ölümsüzleşen Bedreddin Akdeniz’in annesi Sabiha Akdeniz ve parti yöneticilerimizin de bulunduğu on bir üyemiz gözaltına alınmıştır. Gözaltındaki üye ve aileler bugün mahkemeye çıkarılacakları, avukatlarımız tarafından öğrenilmiştir.

Aynı şekilde 1 Mart Salı günü, İstanbul’da gece yarısı gözaltına alınıp nöbetçi mahkeme tarafından tutuklanan üye ve yöneticilerimize yönelik açılan davanın savcılık iddianamesi de açıklamıştır. Basında açıklandığı için herkes tarafından bilinme imkânı olan iddianame esas olarak Rojava’da IŞİD’e karşı savaşırken ölümsüzleşen devrimcilerin cenaze törenlerine katılmak, onları anmak, ev ve parti bürolarında resimlerini bulundurmak üzerine kurulmuştur.

IŞİD’e karşı savaş, insanlık savaşıdır. Rojava’da IŞİD’e karşı savaşta hayatını kaybeden Bedreddin Akdeniz’in yarın ölümünün 1.yılıydı. Ailesi tarafından yarın evinde yemek verilip, cumartesi de mezar başında bir anma gerçekleştirilecekti. Bugün yapılan operasyonla Bedreddin’in Annesi Sabiha Akdeniz’in de gözaltına alınması AKP faşizminin IŞİD’le işbirliğini bir kez daha gözler önüne sermektedir. AKP, IŞİD ile değil, IŞİD’le savaşanlarla mücadele etmektedir. Bir anayı evladının ölüm yıl dönümünde evine basarak gözaltına alınması AKP faşizminin geldiği son noktadır. Ayrıca parti binamız, il temsilcimiz ve üyelerimize dönük şafak operasyonları partimize yönelik bir gözdağıdır ve altında yatan amaç saraya biat etmemizdir.

Mahkemeler geçmişte nasıl Deniz Gezmiş’i, Mahir Çayan’ı, İbrahim Kaypakkaya’yı, Mazlum Doğan’ı Sakine Cansızı anmayı yasaklamaya kalkmış ve onların mücadelesine sahip çıkanları suçlamaya kalkışmışsa, bugünde aynı şekilde cenazelerimize saldırmakta, mezarlarımızı tahrip etmekte ve aileleri yoldaşları ve kitlelerin onlara sahip çıkmakla suçlamaya kalkışmaktadır. Suriye’de IŞİD’le her türlü ilişkiye girenlerin, Kilis’te onlarca sivili sınırın öte yakasında roket atarak katleden IŞİD’e karşı savaşan ve tüm dünyanın takdirle karşıladığı YPG-YPJ’yi terörist ilan edenlerin IŞİD’e karşı onlarla dayanışanları da terörist ilan etmesi bizler için şaşkınlık yaratan bir durum olmamıştır. Mahkemelerin uyduruk gerekçelerle milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılmasını istedikleri bir coğrafyada yargının teslim alındığının bilinciyle buradan bir kere daha sesleniyoruz. Devrim şehitleri onurumuzdur. Hiç bir güç onları anmamızı ve mücadelelerine sahip çıkmamızı engelleyemez.

Adana’da ailelerimiz ve üyelerimize yönelik operasyon bu manada değerlendirilmektedir. Serêkaniyê’de IŞİD’e karşı savaşırken hayatını kaybeden Birleşik Özgürlük Güçleri (BÖG) komutanı Bedrettin Akdeniz(Suphi Şoreş) 29 Mayıs 2015’te ölümsüzlüğe kavuşmuştu. Adana’da Bedrettin Akdeniz’in anması öncesi ailesi ve üyelerimizin gözaltına alınması onun kavgasının ve mücadelesinin anılmasını engellemeye yöneliktir. Biz mesajı aldık. Ve onlara da mesajımızı iletiyoruz, biz Aziz’in, Mahir’in, Bedrettin’in yoldaşlarıyız bir ayağımız diz çökmeyen Seyit Rıza’larda, bir ayağımız zulmün dar ağacında kendi iskemlemesini tekmeleyen Nejdet Adalı’lardadır. Devrimci Parti binasında resimlerimize, evraklarımıza el koyanlara sesleniyoruz çok yakındır, bu hırsız, tecavüzcü, katliamcı düzeninize el koyacağız. Evlerimizde Bedreddin resimleri arayanlar bilsin ki Bedreddin’lerin kokusudur üstümüzde kalan. Bedrettin’in gülüşüdür zafere olan inancımız.
Bilinmelidir ki hiçbir güç işçi sınıfı ve halkaların kurtuluşu uğruna ölümsüzleşenlerin yürüttüğü kavgayı durduramayacaktır. Birleşik Devrimci Parti, demokrat, yurtsever kamuoyunu şehitlere, onların kavgasını ve anısını sahiplenmeye onları andıkları için yargılananlarla dayanışmaya çağırırken bir kere daha Aziz Güler, Bedrettin Akdeniz ve Mahir Arpaçay şahsında tüm devrim şehitlerini anmanın onur olduğunu açıklar. Derhal gözaltı furyasına son verilmeli, gözaltılar ve tutuklular serbest bırakılmalıdır.

Gözaltına alınan Devrimci Partililerin savcılık işlemlerine bugün başlanacağı belirtildi.

Tuesday, May 24, 2016

QSD Komutanı Rojda Felat: Kuzey Raqqa’yı özgürleştireceğiz

QSD Komutanı Rojda Felat, “Bu hamleyi QSD güçlerinin katılımı ile kuzey Rakka’yı özgürleştirmek amacıyla başlatıyoruz” dedi. Felat, herkesi hamleyi sahiplenmeye ve DAİŞ çetelerine karşı etkin mücadeleye çağırdı.

QSD Komutanı Rojda Felat ANF konuştu. Felat, “Bu hamleyi QSD güçlerinin katılımı ile kuzey Raqqa’yı özgürleştirmek amacıyla başlatıyoruz” dedi.

QSD Komutanı Rojda Felat, Raqqa kuzeyini özgürleştirme hamlesinin Cizîr, Grê Spî ve Kobanê’de Suriye halklarının birliğini hedefleyen saldırılara devrimci demokratik güçlerin bir cevabı olduğunu söyledi.

Felat, DAİŞ çetelerini bulundukları her alanda vurmaya devam edeceklerini belirtti. Rojda Felat, herkesi özgürleştirme hamlesini sahiplenmeye ve DAİŞ çetelerine karşı daha etkin bir mücadele yürütmeye çağırdı.

QSD çatısı altındaki tüm taburlar ile uluslararası koalisyonuna bağla savaş uçaklarının katılımı ile başlatılan kuzey Raqqa’yı özgürleştirme operasyonun zaferle sonuçlanacağını, bu hamlenin de  bölge halkının yoğun talebi üzerine başlattıklarını ifade eden Rojda Felat, amaçlarının halkların talebine cevap vermek olduğunu, bunun için de halkları DAIŞ çetelerinin zulmünden kurtaracaklarını kaydetti.

kaynak ANF http://www.anfturkce.net/kurdistan/qsd-komutani-rojda-felat-kuzey-raqqa-yi-ozgurlestirecegiz?utm_source=twitterfeed&utm_medium=twitter

Eğitim Sen, KESK mitingi öncesinde taleplerini açıkladı

Bianet’in haberine göre KESK’e bağlı Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim Sen) 28-29 Mayıs’ta gerçekleşecek mitinglerde dile getirecekleri talepleri açıkladı.

Eğitim Sen Genel Merkezi’nde gerçekleşen basın toplantıda konuşan sendika genel başkanı Kamuran Karaca demokrasi, eşit yurttaşlık, temel hak ve özgürlüklerin genişlemesinin için laik eğitimin önemine değindi.

Eğitim Sen “Eğitimde “tek din, tek mezhep” dayatmasına son verilmeli”

Yüksek, “Türkiye’de uzunca bir süredir başta eğitim sistemi olmak üzere, toplumsal yaşamın bütün alanları, siyasi iktidarın hedefleri doğrultusunda baskıcı, otoriter ve dayatmacı bir anlayışla yeniden düzenleniyor” dedi. Eğitimin dinselleştirilmesinin tehlikeli boyutlarda olduğunu, laik eğitimi savunduklarını anlattı.

28-29 Mayıs mitingleri taleplerini şöyle sıraladı:

* Siyasi iktidar eğitim sistemini siyasal-ideolojik hedefleri doğrultusunda biçimlendirmeye son vermeli, eğitim biliminin evrensel ilkelerine saygılı olmalı.

* Kamusal, bilimsel, demokratik, laik ve anadilinde eğitim hakkının önündeki engeller kaldırılmalı.

* Eğitimde “tek din, tek mezhep” dayatmasına, eğitimi dinselleştirme uygulamalarına son verilmeli.

* Zorunlu din dersi dayatmasına, farklı inanç ve kültürlerin dışlanmasına, eğitimde her türlü ırkçı, gerici ve ayrımcı uygulamaya son verilmeli.

* Çocuk istismarının yaşandığı yurtları ve evleri açan dini vakıf ve derneklerin kapısına kilit vurulmalı, inanç istismarı yapan tüm kurumlar kapatılmalı.

* Yaşanan çatışmalar nedeniyle yaşamları ve eğitim hakkı tehdit altında olan çocuklara ve öğrencilere sahip çıkılmalı, Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) ölümü değil, yaşamı ve yaşatmayı savunmalı.

* İktidar tarafından hedef haline getirilen iş güvencemize yönelik tüm girişimler durdurulmalı, herkese güvenceli iş, güvenli gelecek için gerekli adımlar atılmalı.

* Kamu emekçilerinin insanca yaşam ve daha iyi çalışma koşulları talepleri dikkate alınmalı, sorunlarımıza kalıcı çözümler üretilmeli.

* Eğitimin bütün kademelerinde her türlü siyasal ve sendikal ayrımcılığa izin verilmemeli, özellikle MEB’in fişleme, cezalandırma ve sindirme uygulamaları durdurulmalı.

Miting programı

28 Mayıs Cumartesi

Ankara: Toplanma: 12.00 Kurtuluş Parkı, Miting: 13.00 “Kolej Meydanı”

İstanbul: Toplanma: 14.00 Bakırköy Hava İş Binası önü, Miting: 15.00 “Bakırköy Özgürlük Meydanı”

Adana: Toplanma: 16.00’da Mimar Sinan Kültür Merkezi, Miting: “Uğur Mumcu Meydanı”

Samsun: Miting: 12.30 Ray Apartmanı önü, Miting: “Cumhuriyet Meydanı”

İzmir: Toplanma: 15.00’da Cumhuriyet Meydanı, Miting: “Gündoğdu Meydanı”

29 Mayıs Pazar

Antalya: Toplanma: 13.00’da Aydın Kanza Parkı, Miting: “Cumhuriyet Meydanı”

Trabzon: Toplanma: 13.00’da Eski TEDAŞ önü, Miting: “Atatürk Alanı Meydan”

Van: Miting: 13.00’da “Kültür Kavşağı”

Diyarbakır: Miting: 15.00 “İstasyon Meydanı”