TKP/ML MK çağrısına yönelik TKP/ML`ye bağlı faaliyet sürdüren alanlardan ve yerel örgütlülüklerden Referanduma yönelik tavırlar açıklanmaya başlandı:
TKP/ML MK : FAŞİST DİKTATÖRLÜĞÜN GİYMEYE ÇALIŞTIĞI YENİ GÖMLEĞİ BAŞKANLIK, HALK OYLAMASI İLE DEĞİL HALKIN MÜCADELESİYLE DURDURULUR!
“Tüm halkımızı, demokratik güçleri, devrimcileri ve tüm ilerici kesimleri sandık ve seçim oyunuyla zaten daraltılmış olan gömleğin şimdi sandığa çekilerek meşrulaştırılmasına karşı DUR diyerek BOYKOT silahını kullanmaya çağırıyoruz. Tüm enerjimizi ve gücümüzü, tüm olanaklarımızı ve mücadele araçlarımızı faşizmle dişle tırnakla kavgaya tutuşacak, ezilenleri doğru rotaya yönlendirecek, gerçeğin ta kendisiyle yüzleşmesini ve onunla baş etmesini ve yönünü bulmasını sağlayacak siyasi bir yönelim doğrultusunda örgütlemeliyiz. Başkanlık referandumuna evet karşıyız, evet bu faşizmin ezilenlere yönelik bir yoğun saldırı sürecinin bir ayağıdır. Ve evet sandık sadece bir aldatmacadır. Sonucu şimdiden belli bir oylamadır. Mecliste yapılan oylama ve uygulanan yöntem şimdi ezilen halk yığınlarına karşı uygulanacaktır. Adı konmamış açık oy gizli sayım yöntemi faşizmin başvurmaktan çekinmeyeceği bir yöntem olacaktır. Bu pespaye oyuna, bu ucuz aldatmacaya, bu halkın anti-faşist enerjisini sandığa gömmeye dur diyelim.” (TKP/ML MK)
İstanbul komitesi, İşçi komitesi, Dkö komitesi, Kadın komitesi, Askeri komite, İşçi-Semt komitesi :
“Nisan ayında yapılacak Referanduma karşı Partimizin merkezi önderliği tarafından belirlenen BOYKOT politikasını en geniş kesimlere ulaştırmak için seferber olacağız. Legal, illegal tüm araç ve yöntemlerimizi belirlenen politikayı hayata geçirmek için seferber edeceğiz. Reformizmle aramıza keskin ve net çizgiler çekecek, kendi gücümüze güvenerek yol yürüyeceğiz.
Bunun ötesinde, yapılan ilanları yok sayacak ve kabul etmeyeceğiz. Kitleleri sandığa mahkum eden, düşmanlarını AKP ile sınırlandıran anlayışlara karşı aktif politik mücadele yürüteceğiz. Her yoldaşımız ve her alanımız sorumluluklarının bilinciyle hareket edecek, görevlerini belirleyecektir. Gün eskimeye yüz tutmuş, devrim iddiasını kaybetmiş, rüyaları tükenmiş, nefesleri daralmışların yarattığı gündemlere değil, sınıf mücadelesinin gündemlerine yoğunlaşma günüdür. Gün Halk Savaşını daha ısrarlı ve daha kararlı bir şekilde büyütme günüdür. Gün şehitlerimizin devrettiği bayrağı leke sürdürmeden taşıma günüdür. Gün partimizin etrafında kenetlenerek yürüme günüdür.”
Erzingan, Dersim, Elazığ Partizan örgütleri :
“An’ın gereklerine uygun stratejik taktikler belirlerken bunun ideolojik politik hattan bağımsız asla değerlendirilemeyeceğini belirtilen açıklamada : “Gelinen süreçte faşizmin karakterinin daha çok kitleler nezninde teşhir olduğunu ve bu yönüyle özellikle T.Kürdistan’ın da devletin yürüttüğü boyutlu savaşın, Kürt ulusuna yönelik imha inkar politikalarına karşı çözümün Halk Savaşında olduğu” belirtildi.
Açıklamada; “Sandık,parlamento,seçim adı altında yürütülen “demokrasicilik” oyununun artık ezilenler cephesinde teşhir edilmeli ve aktif birleşik bir mücadele hattı örülerek iktidarı hedefleyen hareket tarzıyla yol yürümek gerekir”denildi.
Friday, February 17, 2017
TKP/ML'ye bağlı Komitelerden açıklama: GYDK HİZBİNE KARŞI TAVRIMIZDIR!
TKP/ML'ye bağlı Komitelerden açıklama: GYDK HİZBİNE KARŞI TAVRIMIZDIR!
GYDK HİZBİNE KARŞI TAVRIMIZDIR!
Yoldaşlar;
Bir süredir partimizde yaşanan sorunlar gelinen aşamada kendini örgütleyen bir hizip faaliyetine dönüşmüş durumdadır. GYDK olarak parti tarihimize geçecek olan bu hizip kalkışmasının temel amacının partimizin irade birliğini parçalamak olduğunu görmek zorundayız. Öncelikle vurgulamamız gereken bu tarz sorun ve olayların sınıf mücadelesinin “ayrılmaz” bir parçası olduğu gerçeğidir. Geçmiş süreçte, partimiz tarihini aynı zamanda “hizipler tarihi” olarak nitelerken yapılan tespitin temel esprisi de burada yatmaktadır. Parti bünyesi ile ilişkilendirilebilecek bütün hizipçi ve ayrıştırıcı hareket tarzları, çapları ve hacimleri ne olursa olsun aynı kanı taşımaktadır. Hizipçi faaliyetin çok çeşitli biçimleri olabilir ancak karakteristik yanı, parti iradesine ve işleyişine aykırı zemindeki sinsi hareket tarzıdır. Meşruiyeti olmayan, parti ve devrim derdi adına onu aşındıran ve bozan küçük hesapları ikame eden bir hareket tarzı tutturması anlaşılırdır. Ancak anlaşılır olan bu duruma seyirci kalınması beklenemez.
Bu durumun sadece bizim partimize özgü olmadığı iyi bilinmelidir. Komünist parti faaliyetinin bu “kaderi”, sınıf mücadelesinin gerçekliğiyle ilgilidir. Sınıflar arası mücadele sürekli bir biçimde yol alırken, bunun proletarya saflarındaki yansıması, o zeminde de süren mücadeleyi tetiklemekte, doğru ve yanlışın ayrışıp kendi mecrasına akması bazen kaçınılmaz bir biçimde yaşanmaktadır.
Bir hareketin saflarından tamamen programatik nedenlerle bireysel veya toplu biçimde ayrılanlar olabileceği gibi, iradesini işleyişe aykırı biçimde partiye dayatma çabası içerisinde olanlar da çıkabilmektedir. Yine, programatik temelli olmayan ve esasta parti önderliğini hedefleyen bir hareket tarzıyla ayrılan kişi ve gruplar olabileceği gibi, bu tutumunu parti iradesine dayatma girişiminde bulunanlara da rastlanabilmektedir. Komünist partisi, bir program ve ilkeler etrafında, “gönüllü birlik” zemininde faaliyet yürüttüğünden, her türlü ayrılma ve safları terk etme olayı, tabii biçimde karşılanmalıdır. Zira sınıf mücadelesinde kendisini ifade etmek isteyen kişilerin doğru çizgide ve doğru bir örgütlenme altında saf tutamayıp yanlış bir tercihe sürüklenmeleri, her ne kadar istenmeyen ve engellenmesi için çaba gösterilmesi gereken bir durumsa da, son tahlilde ve nihayetinde kendi sorunlarıdır.
Ne var ki, ister programatik temelli, isterse de şu veya bu gerekçeyle mevcut yönelim/çizgiyle ilgili olsun, farklı düşünüş sahiplerinin parti işleyişine/ilkelerine aykırı biçimde, iradeyi sakatlama, örgütlenmeyi parçalama, mücadeleyi engelleme yönlü hiçbir eylemi kabul göremez. Değil komünist partisi, hiçbir başka oluşumun böylesi bir girişimi kabul etmesi düşünülemez. Bu her şeyden önce kendi varlığını inkar demektir. Bu konunun bilhassa illegal faaliyet yürüten komünist partisi açısından taşıdığı hassasiyetin derecesi bellidir.
Bugün yaşanan sorunlarımızın öyküsü kuşkusuz bu açıklamamızın konusu değildir. Bu sorgulamayı her partili yoldaş ve her örgütlü yoldaşın yapması gerekmektedir. Anlaşılması gereken nokta, partimizin mevcut sorunlarını hangi anlayışla ele alacağımızdır. Parti tüzüğü ve demokratik merkeziyetçilik ilkesi tam da burada anlam kazanmaktadır. Parti işleyiş ve ilkelerinin yerine örgütsel anarşizmi kendine rehber alan, Bolşevik çalışma tarzı yerine Menşevizm’e sarılan, Partimizin MLM hattından saparak reformizme ve tasfiyeciliğe demirleyen bir hizip gerçekliğidir karşımızda duran.
Kendini GYDK olarak ilan eden ancak çeşitli biçimde figüranlarının ülkemizde temsiliyete soyunduğunu görüyoruz, biliyoruz. Bu tabloya dair sayısız örnek mevcut. Ancak en somut halini Nisan ayında yapılacak olan referanduma yönelik geliştirilen tutumda, işletilen pratik süreçte görmek mümkün. Partimizin merkezi iradesini tanımayan “bağımsız” hareketlerin parti derdi ya aşınmıştır ya da kendi küçük hesaplarının kurbanı haline getirilmiştir. Partimizin iradesine bağlı olan faaliyet alanlarını, olanakları bu pratikte de görüldüğü üzere hizip faaliyetini örgütlemenin parçası haline getirilmiştir. Partimizin mevcut sorunlarını çözmek için değil, bu sorunları daha da derinleştirmek ve gelinen aşamada partimizin irade ve eylem birliğini parçalamayı hedefine koymuş bir hizip faaliyeti yürütülmektedir. Partimizin 45 yıllık savaş pratiğinde, yüzlerce yoldaşımızın kanı pahasına yaratılan bu değerlerimizin hizip faaliyetlerinin örgütlenmesi amacıyla kullanılmasına izin vermeyeceğimiz bilinmelidir.
Şu gerçeklik iyi bilinmeli ve kavranmalıdır: Parti içi demokrasi sınırsız bir olgu değildir. Onun sınırları, merkeziyetçilik çerçevesinde, parti iradesine tabi olmak ile çizilmiştir. Bu, her türlü itiraz, eleştiri, görüş ileri sürme ve tartışma yürütmenin, belli mekanizmaların işletilmesi suretiyle hayata geçirileceği ve faaliyetin gerektirdiği bir düzlem ve sürede kabul göreceği anlamına gelmektedir. Hiç kimse kendi düşüncelerinin komünist partisi çalışmalarını engelleyecek ve parti iradesini sakatlayacak boyut almasını talep etme durumunda değildir. Aksi takdirde tartışma kulübüne dönecek ve kararları sürekli tartışılabilir bir konuma düşecek olan örgütün; ne güç ve güven sağlaması, ne de iradeli bir hareket tarzı tutturması söz konusu olabilir.
Bütün bu unsurları birleştiren ortak zemin, benzeri durumlarda çokça görüldüğü üzere, partiye karşı güven duymamak ve güvensizliği körükleyerek kendine alan açmaktır. Onları kader birliğine sürükleyen, halka, devrime ve partiye karşı işledikleri çeşitli boyutlardaki suçlardır. Özeleştirel bir tutumla tükeniş ve savruluşlarını durdurmaya çalışmak ve yaptıklarının hesabını vermek yerine, dayanışma içerisinde kol kola girerek, partimize karşı yıkıcı bir faaliyet yürütmeyi tercih etmişlerdir.
En zorlu ve “umutsuz” koşullarda dahi olması gereken, parti etrafında kenetlenmek ve gelişme ve güçlenmeyi parti ile birlikte başarmaya çalışmak olmalıdır. İdeolojik gerileme ve yılgınlığa/umutsuzluğa sürüklenenler, her zaman samimi ve dürüst bir tavır gösterememektedir. Hatta bunlar içerisinde partiye ve halka karşı açık yürekli olma tutumunu sergileyenler nispeten daha azdır. Zorlu koşullar, savaş ve çatışmanın yoğunlaştığı anlar, sınıf mücadelesinin alabildiğine keskinleştiği durumlar, her iki manada da saflaşmayı getirir. Bu durumda meydana gelen çatallaşma, safların geçici bir süre zayıflamasına kaçınılmaz olarak yol açabilecektir. Ne var ki ilkelerimiz, parti anlayışımız ve genel siyasi çizgimiz aşındığında, zayıfladığında, teslim alındığında elimizdeki her şeyi kaybetmemiz kaçınılmazdır. Bıçak sırtı bir dönemde gelişmemizin dinamiği olan ilkelerimizi, parti anlayışımızı ve siyasi çizgimizi daha geriye çekmeme duruşu güçlenmeye ve önderleşmeye mahkum olacağımız durumu getirecektir.
Partimizin bir süredir yaşadığı sorunlara parti anlayışımız ve sınıf mücadelesine karşı duyduğumuz sorumlulukla yaklaştık. Parti anlayışında yaşanan uzaklaşma ve kopuşa karşı parti anlayışı doğrultusunda mücadele ettik. Bu duruşumuzdan kaynaklıdır ki GYDK hizbinin ülkedeki temsiline soyunanlar tarafından her türlü yalanla karalama ve itibarsızlaştırma saldırılarına maruz kaldık. Bu tablo karşısında ise faaliyet alanlarımızda partiyi örgütleme ve sınıf mücadelesinin etkin bir parçası olma anlayışını geliştirdik. Yanıtımızı sınıf mücadelesine önderlik edecek sağlam bir örgüt ve sağlam bir parti yaratma anlayışından belirledik. İçimizde patlak veren sorunları bertaraf etme yöntemimizi bu anlayışla çizdik. Komitemize yönelen saldırıları, tek tek yoldaşlarımızın ve faaliyetçilerimizin teşhir edilmesini, partimiz adıyla partimize karşı yönelen güvensizlik yaratma faaliyetinden bağımsız ele almadık. İllegal bir partide faaliyet yürüttüklerini unutanların, her türlü parti sorunumuzu kitleye deşifre etmekte sorun görmeyenlerin komitemizi ve faaliyetçilerimizi hedef tahtasına oturtarak kendilerini meşrulaştırmaya çalışmalarını şaşkınlıkla karşılamadık. Parti anlayışımızı hedefe koymakta kader birliği yapanların yoldaşlarına “düşmanlıkta” yaptıkları kader birliğini hiziplerin şaşmaz yasası olarak bir kez daha ezber ettik.
Yoldaşlar,
Sınıf mücadelesinin omuzlarımıza yüklediği sayısız görevlerin sorumluluğu ile hareket etmemiz gerektiğini kavrayarak bu süreci karşılayacağız. Gemiyi terk edenler bellidir. Adres nettir, saflar berraktır. Partimizin etrafında daha fazla kentlenerek, görev ve sorumluluklarımızı yerine getirerek bu süreci aşacağımızı unutmadan hareket edeceğiz. Nisan ayında yapılacak Referanduma karşı Partimizin merkezi önderliği tarafından belirlenen BOYKOT politikasını en geniş kesimlere ulaştırmak için seferber olacağız. Legal, illegal tüm araç ve yöntemlerimizi belirlenen politikayı hayata geçirmek için seferber edeceğiz. Reformizmle aramıza keskin ve net çizgiler çekecek, kendi gücümüze güvenerek yol yürüyeceğiz. Bunun ötesinde, yapılan ilanları yok sayacak ve kabul etmeyeceğiz. Kitleleri sandığa mahkum eden, düşmanlarını AKP ile sınırlandıran anlayışlara karşı aktif politik mücadele yürüteceğiz. Her yoldaşımız ve her alanımız sorumluluklarının bilinciyle hareket edecek, görevlerini belirleyecektir. Gün eskimeye yüz tutmuş, devrim iddiasını kaybetmiş, rüyaları tükenmiş, nefesleri daralmışların yarattığı gündemlere değil, sınıf mücadelesinin gündemlerine yoğunlaşma günüdür. Gün Halk Savaşını daha ısrarlı ve daha kararlı bir şekilde büyütme günüdür. Gün şehitlerimizin devrettiği bayrağı leke sürdürmeden taşıma günüdür. Gün partimizin etrafında kenetlenerek yürüme günüdür.
TKP/ML’YE BAĞLI :
İSTANBUL KOMİTESİ
İŞÇİ KOMİTESİ
DKÖ KOMİTESİ
İSTANBUL KADIN KOMİTESİ
İSTANBUL ASKERİ KOMİTE’Sİ
İŞÇİ-SEMT KOMİTESİ
2 Şubat 2017
kaynak: http://ikk-online.org/tkpmlye-bagli-orgutlerden-aciklama-gydk-hizbine-karsi-tavrimizdir.html
GYDK HİZBİNE KARŞI TAVRIMIZDIR!
Yoldaşlar;
Bir süredir partimizde yaşanan sorunlar gelinen aşamada kendini örgütleyen bir hizip faaliyetine dönüşmüş durumdadır. GYDK olarak parti tarihimize geçecek olan bu hizip kalkışmasının temel amacının partimizin irade birliğini parçalamak olduğunu görmek zorundayız. Öncelikle vurgulamamız gereken bu tarz sorun ve olayların sınıf mücadelesinin “ayrılmaz” bir parçası olduğu gerçeğidir. Geçmiş süreçte, partimiz tarihini aynı zamanda “hizipler tarihi” olarak nitelerken yapılan tespitin temel esprisi de burada yatmaktadır. Parti bünyesi ile ilişkilendirilebilecek bütün hizipçi ve ayrıştırıcı hareket tarzları, çapları ve hacimleri ne olursa olsun aynı kanı taşımaktadır. Hizipçi faaliyetin çok çeşitli biçimleri olabilir ancak karakteristik yanı, parti iradesine ve işleyişine aykırı zemindeki sinsi hareket tarzıdır. Meşruiyeti olmayan, parti ve devrim derdi adına onu aşındıran ve bozan küçük hesapları ikame eden bir hareket tarzı tutturması anlaşılırdır. Ancak anlaşılır olan bu duruma seyirci kalınması beklenemez.
Bu durumun sadece bizim partimize özgü olmadığı iyi bilinmelidir. Komünist parti faaliyetinin bu “kaderi”, sınıf mücadelesinin gerçekliğiyle ilgilidir. Sınıflar arası mücadele sürekli bir biçimde yol alırken, bunun proletarya saflarındaki yansıması, o zeminde de süren mücadeleyi tetiklemekte, doğru ve yanlışın ayrışıp kendi mecrasına akması bazen kaçınılmaz bir biçimde yaşanmaktadır.
Bir hareketin saflarından tamamen programatik nedenlerle bireysel veya toplu biçimde ayrılanlar olabileceği gibi, iradesini işleyişe aykırı biçimde partiye dayatma çabası içerisinde olanlar da çıkabilmektedir. Yine, programatik temelli olmayan ve esasta parti önderliğini hedefleyen bir hareket tarzıyla ayrılan kişi ve gruplar olabileceği gibi, bu tutumunu parti iradesine dayatma girişiminde bulunanlara da rastlanabilmektedir. Komünist partisi, bir program ve ilkeler etrafında, “gönüllü birlik” zemininde faaliyet yürüttüğünden, her türlü ayrılma ve safları terk etme olayı, tabii biçimde karşılanmalıdır. Zira sınıf mücadelesinde kendisini ifade etmek isteyen kişilerin doğru çizgide ve doğru bir örgütlenme altında saf tutamayıp yanlış bir tercihe sürüklenmeleri, her ne kadar istenmeyen ve engellenmesi için çaba gösterilmesi gereken bir durumsa da, son tahlilde ve nihayetinde kendi sorunlarıdır.
Ne var ki, ister programatik temelli, isterse de şu veya bu gerekçeyle mevcut yönelim/çizgiyle ilgili olsun, farklı düşünüş sahiplerinin parti işleyişine/ilkelerine aykırı biçimde, iradeyi sakatlama, örgütlenmeyi parçalama, mücadeleyi engelleme yönlü hiçbir eylemi kabul göremez. Değil komünist partisi, hiçbir başka oluşumun böylesi bir girişimi kabul etmesi düşünülemez. Bu her şeyden önce kendi varlığını inkar demektir. Bu konunun bilhassa illegal faaliyet yürüten komünist partisi açısından taşıdığı hassasiyetin derecesi bellidir.
Bugün yaşanan sorunlarımızın öyküsü kuşkusuz bu açıklamamızın konusu değildir. Bu sorgulamayı her partili yoldaş ve her örgütlü yoldaşın yapması gerekmektedir. Anlaşılması gereken nokta, partimizin mevcut sorunlarını hangi anlayışla ele alacağımızdır. Parti tüzüğü ve demokratik merkeziyetçilik ilkesi tam da burada anlam kazanmaktadır. Parti işleyiş ve ilkelerinin yerine örgütsel anarşizmi kendine rehber alan, Bolşevik çalışma tarzı yerine Menşevizm’e sarılan, Partimizin MLM hattından saparak reformizme ve tasfiyeciliğe demirleyen bir hizip gerçekliğidir karşımızda duran.
Kendini GYDK olarak ilan eden ancak çeşitli biçimde figüranlarının ülkemizde temsiliyete soyunduğunu görüyoruz, biliyoruz. Bu tabloya dair sayısız örnek mevcut. Ancak en somut halini Nisan ayında yapılacak olan referanduma yönelik geliştirilen tutumda, işletilen pratik süreçte görmek mümkün. Partimizin merkezi iradesini tanımayan “bağımsız” hareketlerin parti derdi ya aşınmıştır ya da kendi küçük hesaplarının kurbanı haline getirilmiştir. Partimizin iradesine bağlı olan faaliyet alanlarını, olanakları bu pratikte de görüldüğü üzere hizip faaliyetini örgütlemenin parçası haline getirilmiştir. Partimizin mevcut sorunlarını çözmek için değil, bu sorunları daha da derinleştirmek ve gelinen aşamada partimizin irade ve eylem birliğini parçalamayı hedefine koymuş bir hizip faaliyeti yürütülmektedir. Partimizin 45 yıllık savaş pratiğinde, yüzlerce yoldaşımızın kanı pahasına yaratılan bu değerlerimizin hizip faaliyetlerinin örgütlenmesi amacıyla kullanılmasına izin vermeyeceğimiz bilinmelidir.
Şu gerçeklik iyi bilinmeli ve kavranmalıdır: Parti içi demokrasi sınırsız bir olgu değildir. Onun sınırları, merkeziyetçilik çerçevesinde, parti iradesine tabi olmak ile çizilmiştir. Bu, her türlü itiraz, eleştiri, görüş ileri sürme ve tartışma yürütmenin, belli mekanizmaların işletilmesi suretiyle hayata geçirileceği ve faaliyetin gerektirdiği bir düzlem ve sürede kabul göreceği anlamına gelmektedir. Hiç kimse kendi düşüncelerinin komünist partisi çalışmalarını engelleyecek ve parti iradesini sakatlayacak boyut almasını talep etme durumunda değildir. Aksi takdirde tartışma kulübüne dönecek ve kararları sürekli tartışılabilir bir konuma düşecek olan örgütün; ne güç ve güven sağlaması, ne de iradeli bir hareket tarzı tutturması söz konusu olabilir.
Bütün bu unsurları birleştiren ortak zemin, benzeri durumlarda çokça görüldüğü üzere, partiye karşı güven duymamak ve güvensizliği körükleyerek kendine alan açmaktır. Onları kader birliğine sürükleyen, halka, devrime ve partiye karşı işledikleri çeşitli boyutlardaki suçlardır. Özeleştirel bir tutumla tükeniş ve savruluşlarını durdurmaya çalışmak ve yaptıklarının hesabını vermek yerine, dayanışma içerisinde kol kola girerek, partimize karşı yıkıcı bir faaliyet yürütmeyi tercih etmişlerdir.
En zorlu ve “umutsuz” koşullarda dahi olması gereken, parti etrafında kenetlenmek ve gelişme ve güçlenmeyi parti ile birlikte başarmaya çalışmak olmalıdır. İdeolojik gerileme ve yılgınlığa/umutsuzluğa sürüklenenler, her zaman samimi ve dürüst bir tavır gösterememektedir. Hatta bunlar içerisinde partiye ve halka karşı açık yürekli olma tutumunu sergileyenler nispeten daha azdır. Zorlu koşullar, savaş ve çatışmanın yoğunlaştığı anlar, sınıf mücadelesinin alabildiğine keskinleştiği durumlar, her iki manada da saflaşmayı getirir. Bu durumda meydana gelen çatallaşma, safların geçici bir süre zayıflamasına kaçınılmaz olarak yol açabilecektir. Ne var ki ilkelerimiz, parti anlayışımız ve genel siyasi çizgimiz aşındığında, zayıfladığında, teslim alındığında elimizdeki her şeyi kaybetmemiz kaçınılmazdır. Bıçak sırtı bir dönemde gelişmemizin dinamiği olan ilkelerimizi, parti anlayışımızı ve siyasi çizgimizi daha geriye çekmeme duruşu güçlenmeye ve önderleşmeye mahkum olacağımız durumu getirecektir.
Partimizin bir süredir yaşadığı sorunlara parti anlayışımız ve sınıf mücadelesine karşı duyduğumuz sorumlulukla yaklaştık. Parti anlayışında yaşanan uzaklaşma ve kopuşa karşı parti anlayışı doğrultusunda mücadele ettik. Bu duruşumuzdan kaynaklıdır ki GYDK hizbinin ülkedeki temsiline soyunanlar tarafından her türlü yalanla karalama ve itibarsızlaştırma saldırılarına maruz kaldık. Bu tablo karşısında ise faaliyet alanlarımızda partiyi örgütleme ve sınıf mücadelesinin etkin bir parçası olma anlayışını geliştirdik. Yanıtımızı sınıf mücadelesine önderlik edecek sağlam bir örgüt ve sağlam bir parti yaratma anlayışından belirledik. İçimizde patlak veren sorunları bertaraf etme yöntemimizi bu anlayışla çizdik. Komitemize yönelen saldırıları, tek tek yoldaşlarımızın ve faaliyetçilerimizin teşhir edilmesini, partimiz adıyla partimize karşı yönelen güvensizlik yaratma faaliyetinden bağımsız ele almadık. İllegal bir partide faaliyet yürüttüklerini unutanların, her türlü parti sorunumuzu kitleye deşifre etmekte sorun görmeyenlerin komitemizi ve faaliyetçilerimizi hedef tahtasına oturtarak kendilerini meşrulaştırmaya çalışmalarını şaşkınlıkla karşılamadık. Parti anlayışımızı hedefe koymakta kader birliği yapanların yoldaşlarına “düşmanlıkta” yaptıkları kader birliğini hiziplerin şaşmaz yasası olarak bir kez daha ezber ettik.
Yoldaşlar,
Sınıf mücadelesinin omuzlarımıza yüklediği sayısız görevlerin sorumluluğu ile hareket etmemiz gerektiğini kavrayarak bu süreci karşılayacağız. Gemiyi terk edenler bellidir. Adres nettir, saflar berraktır. Partimizin etrafında daha fazla kentlenerek, görev ve sorumluluklarımızı yerine getirerek bu süreci aşacağımızı unutmadan hareket edeceğiz. Nisan ayında yapılacak Referanduma karşı Partimizin merkezi önderliği tarafından belirlenen BOYKOT politikasını en geniş kesimlere ulaştırmak için seferber olacağız. Legal, illegal tüm araç ve yöntemlerimizi belirlenen politikayı hayata geçirmek için seferber edeceğiz. Reformizmle aramıza keskin ve net çizgiler çekecek, kendi gücümüze güvenerek yol yürüyeceğiz. Bunun ötesinde, yapılan ilanları yok sayacak ve kabul etmeyeceğiz. Kitleleri sandığa mahkum eden, düşmanlarını AKP ile sınırlandıran anlayışlara karşı aktif politik mücadele yürüteceğiz. Her yoldaşımız ve her alanımız sorumluluklarının bilinciyle hareket edecek, görevlerini belirleyecektir. Gün eskimeye yüz tutmuş, devrim iddiasını kaybetmiş, rüyaları tükenmiş, nefesleri daralmışların yarattığı gündemlere değil, sınıf mücadelesinin gündemlerine yoğunlaşma günüdür. Gün Halk Savaşını daha ısrarlı ve daha kararlı bir şekilde büyütme günüdür. Gün şehitlerimizin devrettiği bayrağı leke sürdürmeden taşıma günüdür. Gün partimizin etrafında kenetlenerek yürüme günüdür.
TKP/ML’YE BAĞLI :
İSTANBUL KOMİTESİ
İŞÇİ KOMİTESİ
DKÖ KOMİTESİ
İSTANBUL KADIN KOMİTESİ
İSTANBUL ASKERİ KOMİTE’Sİ
İŞÇİ-SEMT KOMİTESİ
2 Şubat 2017
kaynak: http://ikk-online.org/tkpmlye-bagli-orgutlerden-aciklama-gydk-hizbine-karsi-tavrimizdir.html
BÖG'den Eylem: Saadet Gıda fabrikasının yönetim bürosu kurşunlandı!
16.02.2017
İstanbul-Esenyurt'ta bulunan Saadet Gıda fabrikasının yönetim bürosu 14.02.2017 tarihinde güçlerimiz tarafından kurşunlanarak vurulmuştur.
İstanbul-Esenyurt'ta bulunan Saadet Gıda fabrikasının yönetim bürosu 14.02.2017 tarihinde güçlerimiz tarafından kurşunlanarak vurulmuştur.
Engelli statüsünde fabrikada çalışan bir işçi sendikal faaliyet yürüttüğü için Saadet Gıda fabrikasının patronu ve patron uşakları tarafından darp edilmiş ve zorla kağıt imzalatılmıştır. Bu saldırı Saadet Gıda yönetiminin ilk suçu değildir.
Saadet Gıda yönetiminin açık ve net uyarımızı dikkate alıp almamak kendi bileceği iştir. Bununla birlikte işçi düşmanlarından hesap sormak da bizim işimizdir. Faşist partinin yarattığı zulüm düzeninden faydalanarak işçilere saldıran Saadet Gıda'nın patronu ve uşakları! bir daha sendikal faaliyet yürüten hiçbir işçiye dokunmayacaksınız. İşçilere karşı işlediğiniz suçun kısa vadeli diyetini ödeyeceksiniz...Özgürlük gücü milis örgütü ensenizdedir...
Ortada çalışacak Saadet Gıda fabrikası kalmazsa işçiler çalışacak başka fabrika bulur. Patron ve patron uşakları sizinse Esenyurt'ta bir tek Saadet Gıda fabrikanız ve iki ayağınız üzerinde yaşamaya devam ettiğiniz bir tek hayatınız var unutmayın. AKP-IŞİD faşizminin polisine ve çetelerine fazla güvenmemenizi tavsiye ediyoruz.
AKP-IŞİD faşizmini ezeceğiz!
Saraylarınızı başınıza yıkacağız!
İşçilere kalkan elleri kıracağız!
Hiçbir yerdeyken her yerdeyiz!
Doğan Kırafe Özgürlük Gücü Milis Örgütü
kaynak: Birleşik Özgürlük Gücü Rojava Karargahı
Tuesday, February 14, 2017
Müthiş buluşma. Devrimci Karargah DKP/BÖG ile Güç Birliğine Katıldı
DKP'den yapılan açıklama şu şekilde;
DEVRİMCİ DEMOKRATİK KAMUOYUNA
Devrimci Karargah'lı yoldaşlarımıza, özgürlük, devrim ve sosyalizm için birlikte kavgaya hoşgeldiniz diyoruz.
Devrimci Karargah oportünizmden ve düzen solundan devrimci bir kopuş hamlesidir. Bunu eylemleriyle ve kurucu önderi Orhan Yılmazkaya bir yaşam manifestosuyla hayata geçirmiş ve Türkiye devrim mücadelesine önemli bir miras bırakmıştır. Düzen ve işbirlikçilerinin yoğun saldırısına maruz kalmış fakat sınırlı güçleriyle devrimci savaş alanlarında mevzi tutmaktan bir an bile geri durmamıştır. Bu doğrultuda faşist IŞİD çetelerini bozguna uğratan enternasyonalist devrimciler cephesinde de yerini almıştır. Bu devrimci akımın partimize katılımıyla faşizme ve emperyalizme karşı daha güçlendiğimize inanıyoruz. Orhan Yılmazkaya'nın yaşam manifestosu DKP nin savaş manifestosudur ve gururla sahipleniyoruz.
DKP çok yönlü ve şiddetli bir devrimci savaş pratiğinin yanı sıra devrimcilerin- komünistlerin birliğinin başarısından doğdu, ama asla bulunduğumuz noktayı amaçlaştırmıyor ve bununla yetinmiyoruz. Proletaryanın ve ezilen emekçi yığınların davasını, Türkiye ve Kürdistan devrimini daha ilerden omuzlayan ve daha güçlü kucaklayan bir örgütle, bir saniye kaybetmeden, devrimin ve halkın çıkarları için hemen onunla birleşmeye, ona katılmaya, onun içinde erimeye hazırız. Bunu, güçlü bir inanç ve özgüvenle tüm devrimci güçlere ve kamuoyuna ilan ediyoruz.
Aynı cesaret ve özgüvenle, dışımızdaki tüm devrimci güçleri, tek tek bireyler dahil bize güç vermeye, DKP'yi Türkiye ve bölge devriminin öncü gücü, enternasyonalist, halklar cephesinin öncüsü yapmaya çağırıyoruz.
Kamuoyu önünde ilan ediyoruz. Herkesi DKP'ye çağırdığımız güç ve samimiyetle, bizi davet edecek daha ileri bir savaş mevzisine de katılmaya hazırız. Bunu bir defa yaptık tekrar yapabiliriz ve devrim davamızı büyüterek, binlerce devrim şehidimizin mirasından güç alan büyük devrimci savaş örgütünü yaratabilir ve düşmanın karşısına daha güçlü olarak dikilebiliriz.”
DEVRİMCİ KOMÜNARLAR PARTİSİ
MERKEZ KOMİTESİ
8 Şubat 2017
Thursday, February 2, 2017
PARTİ VE DEVRİM ŞEHİTLERİ ANMASI
Ocak Ayı Parti Ve Devrim Şehitleri Esenyurt'ta Anıldı.
Esenyurt Partizan tarafından,Ocak Ayı Parti ve Devrim Şehitleri için bir anma programı düzenlendi.
Esenyurt Partizan "onlar devrimin sönmeyen meşalesi,kavganın solmaz neferleridir"şiarı ile her sene düzenli yapılan Ocak Ayı Parti ve Devrim şehitleri anmasını gerçekleştirdi.
Anma özgürlük savaşında yitirdiğimiz tüm devrimci,demokrat ve yurtseverler için bir dakikalık saygı duruşu ile başladı.
Saygı duruşunda "sanki gün mahşer günü" ve "kazanılacaksa devrim" andı okundu.
Saygı duruşundan hemen sonra Partizan Okurları tarafından hazırlanan sinevizyon gösterildi.
Daha sonra söz alan Partizan Temsilcisi "Başta Önderimiz İbrahim kaypakkaya olmak üzere,tüm Parti ve Devrim şehitlerini saygıyla anıyoruz.
Öncelikle aramızda bulunan şehit aileleri ve anmaya katılan siz değerli dostlarımız;
Xûn bî xer hatin
Sımâ pero xeremâ
Hoş geldiniz
Yoldaşlar,hepimiz faşist TC devletinin OHAL adıyla uyguladığı baskı ve sindirme politikalarını iyi bilmekteyiz.
Faşist TC devleti katliamlarla dolu olan geleneğine her geçen gün bir yenisini daha eklemekte.
Katliamlarla bitiremediklerini ise şafak operasyonları ile gözaltına alıp,asılsız suçlar ile tutukluyor.
16 Ocak günü İstanbul ve Dersim'de yapılan operasyonlar ile 10 yoldaşımız gözaltına alınmıştı.
7 günlük bir gözaltından sonra ,10 yoldaşımızda asılsız suçlamalar ile tutsak edilmiştir.
Bu baskılar sadece devrimci,demokrat ve yurtseverlere değil,aynı zamanda işçi sınıfına da en ağır şekilde uygulanıyor.
İşçi sınıfının silahı olan Grevler yeni KHK'lar ile engellenerek,kölece çalışma koşulları dayatılıyor. Bu kölece ve güvencesiz çalışma koşullarında yüzlerce işçi,iş cinayetlerine kurban gidiyor.
Kadınlar hergün bulundukları tüm yaşam alanlarında saldırılara ve tacizlere maruz kalmakta.
Taciz ve tecavüz edenler ise devlet yasaları tarafından resmen ödüllendiriliyor.
Okullar,liseler ve üniversiteler birer hapishane gibi yönetiliyor.
Kadınları,gençler,işçiler ve öğrenciler korkacak hiçbirşey yok.
Korkularımızı,bulunduğumuz her alanda örgütlenerek ve örgütleyerek yeneceğiz.
Şehitlerimizi anmak ve onları kavgamızda yaşatmak bu şekilde olacaktır.
Şehit yoldaşlarımıza bir kez daha Örgütlenme sözü vererek,kavgalarının devamcısı olacağımızı yineliyoruz.serkeftîn" dedi.
Söz alan HDP temsilcisi ise "Bizler de tüm Parti ve Devrim şehitlerinin önünde saygıyla eğiliyoruz."dedi.
Daha sonra Şiir ve Müzik dinletisi ile şehit yoldaşlarımızın türküleri ve marşları söylendi.
Son olarak Referandum konulu soru-cevap şeklinde bir tartışma yapıldı.
Yapılan tartışmada Partizan'ın,Referandum ile ilgili kararını ilerleyen günlerde resmi bir açıklama ile yayınlayacağı belirtildi.
Sloganlar,marşlar ve zılgıtlar içinde Ocak Ayı Parti ve Devrim Şehitleri Anması sonlandırıldı.
Esenyurt Partizan tarafından,Ocak Ayı Parti ve Devrim Şehitleri için bir anma programı düzenlendi.
Esenyurt Partizan "onlar devrimin sönmeyen meşalesi,kavganın solmaz neferleridir"şiarı ile her sene düzenli yapılan Ocak Ayı Parti ve Devrim şehitleri anmasını gerçekleştirdi.
Anma özgürlük savaşında yitirdiğimiz tüm devrimci,demokrat ve yurtseverler için bir dakikalık saygı duruşu ile başladı.
Saygı duruşunda "sanki gün mahşer günü" ve "kazanılacaksa devrim" andı okundu.
Saygı duruşundan hemen sonra Partizan Okurları tarafından hazırlanan sinevizyon gösterildi.
Daha sonra söz alan Partizan Temsilcisi "Başta Önderimiz İbrahim kaypakkaya olmak üzere,tüm Parti ve Devrim şehitlerini saygıyla anıyoruz.
Öncelikle aramızda bulunan şehit aileleri ve anmaya katılan siz değerli dostlarımız;
Xûn bî xer hatin
Sımâ pero xeremâ
Hoş geldiniz
Yoldaşlar,hepimiz faşist TC devletinin OHAL adıyla uyguladığı baskı ve sindirme politikalarını iyi bilmekteyiz.
Faşist TC devleti katliamlarla dolu olan geleneğine her geçen gün bir yenisini daha eklemekte.
Katliamlarla bitiremediklerini ise şafak operasyonları ile gözaltına alıp,asılsız suçlar ile tutukluyor.
16 Ocak günü İstanbul ve Dersim'de yapılan operasyonlar ile 10 yoldaşımız gözaltına alınmıştı.
7 günlük bir gözaltından sonra ,10 yoldaşımızda asılsız suçlamalar ile tutsak edilmiştir.
Bu baskılar sadece devrimci,demokrat ve yurtseverlere değil,aynı zamanda işçi sınıfına da en ağır şekilde uygulanıyor.
İşçi sınıfının silahı olan Grevler yeni KHK'lar ile engellenerek,kölece çalışma koşulları dayatılıyor. Bu kölece ve güvencesiz çalışma koşullarında yüzlerce işçi,iş cinayetlerine kurban gidiyor.
Kadınlar hergün bulundukları tüm yaşam alanlarında saldırılara ve tacizlere maruz kalmakta.
Taciz ve tecavüz edenler ise devlet yasaları tarafından resmen ödüllendiriliyor.
Okullar,liseler ve üniversiteler birer hapishane gibi yönetiliyor.
Kadınları,gençler,işçiler ve öğrenciler korkacak hiçbirşey yok.
Korkularımızı,bulunduğumuz her alanda örgütlenerek ve örgütleyerek yeneceğiz.
Şehitlerimizi anmak ve onları kavgamızda yaşatmak bu şekilde olacaktır.
Şehit yoldaşlarımıza bir kez daha Örgütlenme sözü vererek,kavgalarının devamcısı olacağımızı yineliyoruz.serkeftîn" dedi.
Söz alan HDP temsilcisi ise "Bizler de tüm Parti ve Devrim şehitlerinin önünde saygıyla eğiliyoruz."dedi.
Daha sonra Şiir ve Müzik dinletisi ile şehit yoldaşlarımızın türküleri ve marşları söylendi.
Son olarak Referandum konulu soru-cevap şeklinde bir tartışma yapıldı.
Yapılan tartışmada Partizan'ın,Referandum ile ilgili kararını ilerleyen günlerde resmi bir açıklama ile yayınlayacağı belirtildi.
Sloganlar,marşlar ve zılgıtlar içinde Ocak Ayı Parti ve Devrim Şehitleri Anması sonlandırıldı.
PARTİZAN
Şimdi biz 4 Genel Sekreter’imizin, onlarca kadromuzun, yüzlerce savaşçımızın bize verdiği enerjiyi, politik bir güce çevirmek için daha ileriye taşıma iddiasını kuşanarak omuzumuzdaki sorumluluğu yükleneceğiz. İBRAHİM’DEN MEHMET’E, MERAL’DEN BEŞLERE, ALİ HAYDAR’DAN CENGİZ’E, VARTİNİK’TEN ALİ BOĞAZI’NA, KARADENİZ’DEN DERSİM’E siyasal iktidar bilinçli Komünist savaşçılarımızın hesapsızca ödediği bedeli, partimizi daha ileri taşımak için karamsarlığa prim vermeyecek şekilde mücadeleye yüklenerek sürdüreceğiz, tarihin bize yüklediği haklılık misyonuyla DEMOKRATİK HALK DEVRİMİ, SOSYALİZM VE KOMÜNİZM MÜCADELESİNDE MUTLAKA KAZANACAĞIZ.
Etkinlikten fotoğraflar:
Subscribe to:
Comments (Atom)