Friday, April 29, 2016

Kaldıraç: ”Başta Taksim Olmak Üzere Tüm Alanlardayız”

Kaldıraç, 2016 1 Mayıs’ı için yayımladığı açıklamada topyekûn saldırılara karşı kitlesel ve görkemli bir karşı duruş gerekliliğini vurgulayarak başta Taksim meydanı olmak üzere bütün alanlarda olacağını duyurdu.

Halklara ve işçi sınıfına karşı topyekün bir saldırı dalgasının gerçekleştiğinin vurgulandığı açıklamada, ”7 Haziran seçimlerinden çıkardıkları sonuçlar ile işçi emekçilere, halklara karşı aldıkları topyekûn saldırı kararını hayata geçirdiler” denildi.

Saldırılara karşı kitlesel ve görkemli bir karşı duruşun sergilenmesi ve sendikalar, meslek örgütleri, demokratik kitle örgütleri ve devrimciler’in her alanda 1 Mayıs kutlamalarının kitlesel geçmesi için elinden gelen her şeyi yapması gerektiği vurgulanan açıklamada ”halkların kardeşliğinden yana olan tüm 1 Mayıs alanlarında olacağız” denildi.

Her 1 Mayıs’a merkezi olarak İstanbul’da katılan kaldıraç yaptığı açıklamada ”Bizler, alanından veya izinli olup olmamasından bağımsız olarak, kitlesel direniş hattını örmek için, başta Taksim olmak üzere Bakırköy, Kolej, Gündoğdu gibi emek, özgürlük ve halkların kardeşliğinden yana olan tüm 1 Mayıs alanlarında olacağız”diyerek, İstanbul dışındaki alanlarda da kortejlerini kuracağını duyurdu.



Kaldıraç dergisi tarafından yapılan açıklamanın tam metni şöyle:

1 MAYIS’TA KİTLESEL DİRENİŞ HATTINI ÖRMEK İÇİN,
BAŞTA TAKSİM OLMAK ÜZERE HER ALANDA OLACAĞIZ!

Gezi Direnişi’nden bu yana, Anadolu’da her alanda büyüyen mücadele ile Kürt halkının mücadelesinin birleşme eğilimi, egemenlerin korkulu rüyası olmuştur. Bu nedenle 7 Haziran seçimlerinden çıkardıkları sonuçlar ile işçi emekçilere, halklara karşı aldıkları topyekûn saldırı kararını hayata geçirdiler.

O günden bu yana; IŞİD eliyle patlattıkları bombalarıyla; Kürt kentlerinde halka karşı sınır tanımaz savaş politikalarıyla; Anadolu’da işçisinden öğrencisine, akademisyeninden gazetecisine kadar, savaşa, yıkıma, baskıya, yağmaya karşı çıkan en ufak bir sesi şiddetle bastırmaya çalışıyorlar. Adeta tüm toplumu, toplumsal mücadele güçlerini, nefessiz bırakmaya, boyun eğdirmeye, evlerine hapsetmeye çalışıyorlar. Amaçları tüm toplumu esir almak, bu toprakları açık hava hapishanesine çevirmektir.

1-) 2016 1 Mayısı, istisnasız tüm kutlama yapılacak alanlarda, bu topyekûn saldırılara karşı kitlesel direniş hattının örgütleneceği bir adım olarak ele alınmalıdır.

2-) Taksim meydanı 1 Mayıs alanıdır. Çeşitli nedenlerle 1 Mayıs farklı alanlarda kutlanılsa da, Taksim her koşulda savunulabilmelidir. Daha önce de olduğu gibi ancak kararlı bir duruşla Taksim işçilere, emekçilere açılabilecektir.

3-) Sendikalar ve meslek örgütleri genel toplantılarda, 1 Mayıs alanı konusundaki tartışmaları yeterince açık yürütmemiş, bu tutumları ile ortak bir iradenin oluşmasına engel olmuşlardır. Oysa daha önceki 1 Mayıs’larda Taksim’i kazanmış olan bu ortak iradedir.

4-) İçinden geçtiğimiz dönemde, kitlesel mitingler özel önemdedir. Bu nedenle, İstanbul 1 Mayısı için genel toplantılarda, bizim de önerimiz olan Kadıköy’de kitlesel bir 1 Mayıs mitingi kararı alınmıştı. Ancak valilikle yapılan görüşmeler sonrası, sendika ve meslek örgütleri tarafından aynı derecede kitle katılımına uygun olmayan Bakırköy’de bir kutlama yapma kararı alınmış, genel toplantıda diğer bileşenlere deklare edilmiştir.

5-) Tüm bu gelişmelere rağmen, sendikalar, meslek örgütleri, demokratik kitle örgütleri, devrimciler, her alanda 1 Mayıs kutlamalarının kitlesel geçmesi için elinden gelen her şeyi 2 alıdır.

Bizler, alanından veya izinli olup olmamasından bağımsız olarak, kitlesel direniş hattını örmek için, başta Taksim olmak üzere Bakırköy, Kolej, Gündoğdu gibi emek, özgürlük ve halkların kardeşliğinden yana olan tüm 1 Mayıs alanlarında olacağız. (*)

CİZRE, YENi ÇELTEK, NUSAYBİN, CERATTEPE, SUR, TAKSİM… DİRENEREK KAZANACAĞIZ!

DİRENMEK YAŞAMAKTIR, ÖRGÜT ÖZGÜRLÜKTÜR! ÖRGÜTÜNLE 1 MAYIS’A!

HER GÜN 1 MAYIS, HER GÜN KAVGA!

KALDIRAÇ
28 Nisan 2016


(*) Toplanma noktaları ayrıca duyurulacaktır.

kaynak http://direnisteyiz3.org/kaldiracbastan-taksim-olmak-uzere-tum-alanlardayiz/

Thursday, April 28, 2016

BÖG: Devrimci proletarya 1 Mayıs’ta AKP-IŞİD faşizmine geçit vermeyeceğini gösterecektir

Birleşik Özgürlük Güçleri'nden 1 Mayıs Açıklaması

AKP-IŞİD faşizmi Taksim, Kızılay vb. kent merkezlerini işçi sınıfına yasaklayarak doğasının gereğini yapmıştır. Faşizmin özelliklerinden biri kitleleri ve muhalif siyasal grupları karaktersizleştirerek kendisine biat etmesini sağlamak ve yığınlaştırmaktır. Faşizm sadece kör ve kaba bir terör uygulaması değildir. Tersine faşizmin ideolojisinin ürünü olan toplumsal pratik, merkezi iktidar gücüne biat eden kitlelerin bütünsellik arz eden eylem (ya da eylemsizlik) biçimlerinden oluşur. Faşizmi oluşturan ideolojik bileşiğin temel elementleri olarak kapitalizmin doğasında bulunan hamkafalılığı, tutarsızlığı, iradesizliği ve tedirginliği de saymamız gerekir. 

İşbirlikçi sendika yönetimlerinin 1 Mayıs eylemleri için Bakırköy'ü tercih etmeleri de doğal durumlarının ve konumlarının sonucudur. Hükümet ve başbakanın AKP-IŞİD faşizminin politikalarına uyum sağladıkları için sendika ağalarına teşekkür etmesi işbirlikçiliklerini tescillemiştir. 

İşçi sınıfına ihanetten başka bir şey olmayan bu politikanın sorumluluğu sadece halk nezdinde teşhir olmuş sendika ağalarına yüklenemez. Gezi Ayaklanmasının yenilgisinin de sorumlusu olan reformist ve pasifist siyasal organizasyonlar Taksim alanından (devrimci mücadeleden) kaçmalarının sorumluluğundan sendika ağalarının arkasına gizlenerek kurtulamazlar. "Taksim Meydanı" tartışmasını bir tür alan seçimi meselesine indirgeyerek devrimci olmayan durumlarını kamufle edemezler. Devrimci savaşım kuşkusuz ki iktidar gücünün maddi ve manevi alanlarına karşı yürütülür. 

Bununla birlikte bütün bu gelişmeler karşısında "İşçi sınıfının olduğu yerde, yanındayız, Bakırköy'deyiz." söylemleriyle kendi iradesiz durumlarına gereksiz gerekçeler üreten hamkafalara söylenecek laf yoktur. Eğer AKP-IŞİD faşizmine "biz sizin için tehlike değiliz" mesajı veriliyorsa devrimcilik konusunda tutarsızlık, işbirlikçilik konusunda tutarlılık söz konusu olur. Devrimciler işçi sınıfının yanında, orasında burasında konumlanmazlar! Devrimci proletarya işçi sınıfının mücadele geçmişi, anı ve geleceğidir; işçi sınıfının-devrimci mücadelesinin ta kendisidir. Bugün 1 Mayıs alanı tartışması stratejik bir hal aldıysa nedeni devrimciliğin ve işbirlikçiliğin turnusol kağıdı haline dönüşmesidir.

1 Mayıs eylemine yönelik Özgürlük Güçlerinin görevleri şunlardır:

-İşçi sınıfının, ezilenlerin ve halkların 1 Mayıs eylemlerine yönelik AKP-IŞİD faşizminin saldırılarına karşı kendilerini savunmaları sağlanmalıdır.

-Memleket çapında 1 Mayıs eylemlerine katılım güçlendirilmeli ve katılımın önündeki engeller kaldırılmalıdır. 

-İşçi sınıfının ve halkın devrimci enerjisi AKP-IŞİD faşizmini ezmeye, kapitalizm ve emperyalizmle mücadeleye sevk edilmelidir. 

-1 Mayıs eylemleriyle beraber faşizme karşı yeni direniş mevzileri kazanılmalı ve bunlar kalıcı hale getirilmelidir. 

-Herhangi bir şekilde işçi sınıfına ve ezilenlere saldırı ihtimaline karşı önceden hazırlıklı olunmalı ve gereken önlemler alınmalıdır. 

-İşçi sınıfı ve ezilenlere yönelik herhangi bir saldırı olması durumunda saldırganlardan, azmettiricilerinden ve bekçilerinden misliyle hesap sorulmalıdır.

-Taksim Meydanını ve diğer alanları işçi sınıfına yasak eden anlayış ve işbirlikçileri pişman edilmelidir. 

"Çok güvenli görünüyorsunuz! Fakat sanmayın ki bu böyle devam edecek! Öfke ve nefret büyük geminizin makine dairesinde terden geberenlerle birleşecek, biliyoruz."

Saraylarınızı başınıza yıkacağız!
AKP-IŞİD faşizmini ezeceğiz!

BİRLEŞİK ÖZGÜRLÜK GÜÇLERİ
MERKEZ KOMUTANLIK

kaynak: http://ozgurlukgucleri.org/bog17.html

Sendikacı kadınlardan '1 Mayıs'ta alanlara' çağrısı

1 Mayıs'ta Van'daki sendikacı kadınlar, 'Savaşa ve Sömürüye karşı; İş Barış Özgürlük ve İnsanca Bir Yaşam İçin' şiarıyla alanlarda olacaklarını belirttiler. Kadınlar, Acı ve kandan başka bir şey vaat etmeyen sömürü güçlere son vermenin mümkün olduğuna dikkat çekerek, "1 Mayıs'ta haklı taleplerimizden dolayı alanlarda olacağız. Van halkı o gün alanlarda taleplerini haykırmalı" dedi.




Yaklaşan 1 Mayıs İşçi ve Emekçi Bayramı "Savaşa ve Sömürüye karşı; İş Barış Özgürlük ve İnsanca Bir Yaşam İçin" şiarıyla Van'daki sendikalar alanlarda olacaklarını belirttiler. Dünyanın her yerinde, işçi sınıfı ve emekçilerin, sermayenin sömürü ve baskı düzenine karşı insanca çalışmak ve insanca bir yaşam talebini haykırmak üzere birlik olup alanlara olacaklarını söylediler. Emek Partisi İl yöneticisi Özge Özdemir, "Bu yıl işçi ve emekçilerin meydanlarda 'barış' talebini haykıracağız" diyerek, AKP hükümetinin Kürt bölgelerinde yıkım, katliam, soykırımların yanı sıra bölge halkının farklı illerde yoksulluğa mahkum ettiğini ifade etti.

'Kürt sorunu şiddetle çözülmez'

Özge, " Kürdistan coğrafyası aylardır, Erdoğan'ın 'Ya baş eğecekler ya baş verecekler' söylemi eşliğinde, taş üstünde taş bırakmayan bir yıkıma sahne oluyor. Aylarca süren sokağa çıkma yasakları, silahlı-sivil ayrımı yapmadan sokakta, evinde vurularak veya sığındıkları bodrumlarda diri diri yakılarak katledilen yüzlerce insan öldü" dedi. Kürt sorununun savaşla ve baskıyla çözme anlayışı ve politikalarına karşı AKP hükümetinin bir yere varamayacağını söyleyen Özge, " Kürtleri ve ülkenin batısında barıştan yana olan güçleri bastırıp sindirmenin aracı olurken, diğer yandan işçi ve emekçilerin kölelik ve sefalet koşullarına karşı insanca bir yaşam ve insanca çalışma koşulları için verdiği mücadeleyi bastırmanın da önemli dayanağı olmuştur" ifadelerini belirtti.

'İşçi sınıfı kazanacak, barış kazanacak'

Özge, İşçi ve emekçilerin iş, ekmek ve insanca bir yaşam mücadelesini, barış özgürlük, mücadelesiyle daha sıkı birleştirerek yükseltmesi gerektiğini kaydederek, bunun olması için hem savaşı hem de kölelik ve sefalet koşullarına son verebilecek tek yol olduğunun altını çizdi. Acı ve kandan başka bir şey vaat etmeyen sömürü güçlere son vermenin mümkün olduğunu belirten Özge, "1 Mayıs'ta haklı taleplerimizden dolayı alanlarda olacağız. Van halkı o gün alanlarda taleplerini haykırmalı" dedi.

'Umut kadınlarda'

Aynı talepler doğrultusunda 1 Mayıs'ta alanlarda olacaklarını belirten Eğitim-Sen Van Şube Eşbaşkanı Gülcan Kaçmaz Sayyiğit, " Yağmanın talanın değil, eşitliğin, savaşın değil, barışın, karanlığın değil, aydınlığın, ayrımcılığın değil, kardeşliğin ve eşitliğin, yalanın değil, hakikatin egemen olduğu bir ülke için alanlarda olacağız" diye belirtti. Gülcan, Türkiye'nin barışa, huzura ermesi için barışın elzem olduğuna vurgu yaparak, " Umut işçi sınıfında, umut emekte, umut kamu çalışanlarında, umut kadınlarda, umut gençlerde" sözlerini kullandı.

'Hükümet sömürü yasalarını devreye koydu'

Sıkıyönetim uygulamalarına karşı birlik çağrısında bulunan Genel-İş sendikası Eşbaşkanı Emine Bozkurt ise, hükümetin yasalarla köleliği meşrulaştırdığını vurguladı. Emine, "Emeği yok etme ve insanları taşeronlaştırmayla daha çok eziliyor. Bunu yasada 'esnek çalıştırma', 'kiralık çalıştırma' gibi tanımlarla işçi ve emekçinin emeğine saldırı yapılıyor. Taşeron bir işçinin hükümetin ihmalleri ile yaşamını yitirdiğinde hiçbir güvencesinin olmadığını görüyor" dedi. Türkiye'nin her yerinde, 1 Mayıs günü haklı taleplerini hep birlikte alanlarda haykıracaklarını söyleyen Emine, "İşçi, emekçi, kadın, genç herkes alanlarda olmalı" çağrısını yineledi.

kaynak http://jinhaber.info/TUM-HABERLER/content/view/51565

Öcalan'ın kitabı ispanyolca'ya çevrildi

17 yıldır İmralı Cezaevi'nde bulunan PKK lideri Abdullah Öcalan'ın 5 ciltlik son kitabı Demokratik Uygarlık Manifestosu İspanyolca'ya çevrildi.

Türkiye ve Kürdistan'da yok satan kitabın İspanyolca çevirisini Mahmut Çolak Zerdeşti yaptı. Demokratik Uygarlık Manifestosu isimli kitabı Latin Amerika halkıyla buluşturmak için 2010 yılından beri çevirmeye başladığını belirtti.

Kitabın İspanyolca çevirisinin ilk cildi 2 Mayıs'ta okuyucuyla buluşacak. Mahmut Çolak Zerdeşti, kitabın tanıtımı ile ilgili şu bilgileri verdi;

‘’Arjantin’in 25, Uruguay’ın 3, Şili’nin 7 kenti başta olmak üzere Bolivya, Ekvator ve Venezuela’nın bir çok kentinde tanıtım toplantıları yapılacak.”

kaynak http://www.aryenhaber1.com/haber/3441/ocalanin-efsane-kitabi-ispanyolcaya-cevrildi

Barış akademisyenleri: Biz hakikati gördük ve söyledik

Köstebek Akademisi'nin düzenlediği panelde konuşan barış akademisyenleri Muzaffer Kaya ve Kıvanç Ersoy, rejimin hakikatin üzerini kapatmaya çalıştığını belirtti ve ekledi: "Biz ise hakikati gördük ve söyledik. Aslında mesleğimizle de bağlantılı bir şey yaptık."

Köstebek Akademisi tarafından düzenlenen panelde "Üniversitelerde diktatörlüğe karşı mücadele" konusu tartışıldı.

Panele, kısa bir süre cezaevinden tahliye edilen akademisyenler Muzaffer Kaya ve Kıvanç Ersoy ile FeminAmfi, Genç-Sen, SGDF ve Diren Üniversite temsilcileri konuşmacı olarak katıldı.

İlk olarak Kaya ve Ersoy, katılımcı öğrencileri selamladı, "Öğrencilerimizden de kopartılmıştık. Kendimizi yeniden öğrencilerimizin arasında gibi hissediyoruz" dedi.

Diren Üniversite adına Mert Cangönül ilk sözü aldı. İktidar tarafından bugün uygulanan baskının Cumhuriyet tarihinde çok özel bir yeri olduğuna dikkat çeken Cangönül, "Bu bir sürecin sonucu" dedi, Gezi ayaklanmasından bugüne kadar süreci özetledi.

Suruç katliamını hatırlatan Cangönül, "Bombalı saldırı, doğu ile batı arasında kurulan köprüyü hedefledi" dedi. Üniversite öğrencilerin Gezi'den Suruç'a uzanan süreçteki rolüne dikkat çeken Cangönül, "Üniversite öğrencileri büyük bir potansiyel taşıyor. Bu saldırılar bu potansiyeli de hedefledi" diye konuştu.

Üniversitelerde yaşanan saldırıların altını çizen Cangönül, üniversitelerde çıplak zorun yanı sıra "soruşturma, ceza ve mobbing" şeklindeki çeşitli biçimlerle susturulmak istendiğini söyledi. Yeni anaya tartışmalarına dikkat çeken Cangönül, "Yeni anayasa ile hedeflenen de başkanlık anayasası olacak" dedi.

FeminAmfi'den Kübra Derin, AKP ile birlikte kadına yönelik şiddetin arttığının altını çizdi, "Şiddet arttığı gibi, bu şiddet aklanmaya çalışıldı, cezasız bırakıldı" diye konuştu.

Ensar Vakfı'nda yaşanan çocuklara yönelik cinsel şiddetin faillerinin korunduğunu belirten Derin, üniversitelerde de iktidarın tacizci güvenlik görevlileri ve akademisyenleri koruduğunu vurguladı. Üniversitelerde yaşanan taciz saldırılarından örnek veren Derin, "Rektörler de okulların diktatörleri. Bu diktatörler tacizcileri koruyor. Nasıl ki toplumda diktatörün tacizleri aklama politikası varsa, üniversitelerde de farklı olmuyor" diye konuşuyor. Kadınların seslerini güçlü bir şekilde çıkarmasıyla üniversitelerdeki cinsel şiddetin de görünür olduğunu belirten Kübra Derin, kadınların daha çok bir araya gelmesi gerektiğini vurguladı.

'SARAY'IN KÜRDİSTAN'DAKİ DURUMU ABD'NİN VİETNAM'DAKİ DURUMU GİBİ'
SGDF Eşbaşkanı Oğuz Yüzgeç, iktidarın topyekün saldırdığı bir tarihsel dönemden geçildiğini belirtti, "Bu tarihsel dönem, Türkiye ve Kürdistan'da dengelerin toptan değişeceği bir dönem" dedi. Yüzgeç, şöyle konuştu: "Ezilenlerin elinde Gezi direnişi gibi bir ayaklanma var. O günden sonra bu topraklarda egemenlerin yönetememe krizi derinleşti. Gezi'nin hemen yanında Rojava devrimi boy gösterdi. AKP'nin asla uzlaşamayacağı bir gelişmeydi bu. Rojava devrimi, Osmanlıcılık hayalleri kuran AKP ve Saray rejimini kalbinden vurdu. Ezilenlerin 3. kazanımı; 7 Haziran seçimleridir. Türkiye ve Kürdistan halkları, 7 Haziran'da Saray rejimine karşı birleşti. Saldırılar artıyor. Ancak bu saldırıların, devrimci gelişim çok güçlü olduğu için gerçekleştiğini unutmamak gerekiyor. Ezilenlerin eli güçsüz değil. Saray rejiminin yönetebilmek için elinde tek şey kaldı; çıplak zordur. Türkiye ve Kürdistan'da demokratik devrimci gelişmeyi engellemek için Saray darbe yaptı."

Saray rejiminin Kürdistan'da büyük yenilgiler aldığının altını çizen Yüzgeç, "Tıpkı ABD'nin Vietnam'daki durumu gibi. Girdiler ve çıkamıyorlar. Savaşta çözüm arıyorlardı. Ama kendilerini çözülme noktasına geldiler" dedi.

Yüzgeç, "Türkiye'de de toplumsal bir rıza ile yönettiklerini söylemek mümkün değil. Bir imza metni bile Saray rejimini sallayabiliyor. Toplamda ortada teslim alamadıkları bir tablo var" diye konuştu. Üniversitelerde yaşanan saldırılara dikkat çeken Yüzgeç, "İktidar, Türkiye'de bir devrimci gelişmeyi durdurmanın yolunun gençlik mücadelesinin önüne kesmekten geçtiğini görüyorlar" dedi.

SGDF Eşbaşkanı Yüzgeç, şu önerilerde bulundu: "Birinci; üniversitelerdeki bütün politik mücadelesinin merkezine Saray rejimini ve Erdoğan'ı koymak gerekiyor. İkincisi; eylemde birleşmeye ihtiyacımız var. Bunun yeri de sokaklardır. Üçüncüsü, tüm bileşenlerin ortak mücadelesini örgütlemek gerekiyor. Dördüncüsü; üniversitelerde özsavunmayı geliştirmek gerekiyor. Beşincisi; Saray'ın Kürdistan'da yürüttüğü savaşa ve sömürgeciliğe karşı güçlü bir karşı duruş örgütlemek gerekiyor."

Genç-Sen Temsilcisi Selim Çatal, "Üniversiteler her ne kadar entegre bireyler yetiştirir bir pozisyonda olsa da, tarihsel olarak kendi içinde geliştirdiği devrimci bir durumu da içinde barındırıyor" dedi. Üniversitelerde yaşanan saldırılardan örnekler sıralayan Çatal, "Artık rahatlıkla siyasi çalışma yapabildiğimiz üniversitelerde bile siyaset yasakları ile karşılaştık. Ancak geriye çekilebildiğimiz kadar çekildik. Artık sırtımızı duvara dayadık. Daha fazla geri çekilemeyiz. Birleşik mücadelenin gerekliliği çok açık ve net" dedi.

'ATTIĞIMIZ TAŞ KURBAĞAYI ÜRKÜTTÜ, RAHATLADIK'
İkinci oturumda ilk sözü barış akademisyeni Muzaffer Kaya aldı. Barış İçin Akademisyenler'in bildiri hazırlık sürecini anlatan Kaya, "Metnin dikkat çekici olacağını düşünüyorduk. Çünkü ortalamacı bir metin değildi. Suçluya işaret eden bir metindi. Akademisyen olarak ilk kez bir bildiri metnine imza attım. Bir tepki çeker diye bekliyorduk. Ama bu kadarını beklemiyorduk. Tayyip Erdoğan'ın bizi hedef göstermesiyle Türkiye tarihinde ilk kez bu kadar büyük bir sivil itaatsizlik eylemi gerçekleşti. Attığımız taşın kurbağayı ürküttüğünü hissettikten sonra kendimizi rahatlamış hissettik" diye konuştu. Savaşa karşı barış sesini yükselttiklerini söyleyen Kaya, "Bu aynı zamanda ifade özgürlüğü anlamına da geliyordu. Türkiye'de artık barış istemek, demokrasiyi de talep etmek anlamına geliyor" dedi. Kaya, şöyle konuştu: "Dünyanın en pasif eylem biçimini yaptık. Bir metne imza attık. Ama otoriter rejimlerde hala sözün bir kıymeti vardır. Çünkü hakikat onların amacına ulaşmasıyla engel. Hakikatin üzerini kapatmaya çalıştılar. Biz ise hakikati gördük ve söyledik. Aslında mesleğimizle de bağlantılı bir şey yaptık."

Savaşın sürdüğüne dikkat çeken Kaya, "Durmaksızın barış mücadelesini sürdürme sözünü, imzaladığımız bildirimizle vermiştik. İmzamızın arkasında durmaya devam ediyoruz" dedi. Kaya, Türkiye ve Ortadoğu'nun "Kürt sorununun demokratik çözümü ve demokratik laiklik" olmak üzere iki konuya ihtiyacı olduğunu söyledi.

'BUNU POLİTİKLEŞTİREN ERDOĞAN OLDU'
Kıvanç Ersoy, üniversite mücadelesinin cumhuriyetin kuruluşundan önce de var olduğunu hatırlattı, "Örneğin bugün cebimizdeki öğrenci akbillerinin bile bir mücadelesi var. İttihat ve Terakki döneminde iki öğrenci indirimli ulaşım hakkı için mücadelede öldürüldü", üniversite mücadelesinin tarihinden kesitler sundu.

Barış İçin Akademisyenler'in 2012 yılından bu yana çalışmalarını sürdürdüğünü belirten Ersoy, şunları söyledi: "Son imza neden bu kadar etkili oldu? Marks'ın bir sözü var. Teori kitlelerce kucaklandığında maddi güç olur. Kitlelerce kucaklanmasının koşulları vardı. Bir kere savaşın yarattığı, vicdanları rahatsız eden yıkım. İkincisi, Erdoğan'ın bizlere seslendiği konuşmadan sonra bu bildiri bir ifade özgürlüğü sorunu haline geldi. İmzaların sayısı arttı. Bunu politikleştiren Erdoğan oldu ve sonuçlarını hesaplayamadı."

Ersoy, "Barış bu kadar yakınken sözümüzü siyasallaştıracak, kitleselleştirecek şekilde konuşmaya devam edersek barış kazanacak" diyerek konuşmasını tamamladı.

Konuşmanın ardından panel, soru-cevap bölümü ile sona erdi.

kaynak ETHA http://etha.com.tr/Haber/2016/04/28/genclik/baris-akademisyenleri-biz-hakikati-gorduk-ve-soyle/

1 Mayıs öncesi operasyon

İzmir'de dernek ve sivil toplum kuruluşlarının 1 Mayıs hazırlıklarına yönelik gerçekleştirilen operasyonda Türkiye Komünist İşçi Partisi (TKİP) üyesi olduğu iddia edilen 6 kişi gözaltına alındı.

İzmir'de 1 Mayıs öncesi Bornova, Menemen, Çiğli ve Buca ilçelerinde çok sayıda adres ile Çiğli İşçi Kültür Sanat Evi, Devrimci Tekstil İşçileri Sendikası İzmir Temsilciliği ve Alsancak Gençlik Kültür Evi'ne TEM Şube polisleri tarafından operasyon düzenlendi. Operasyonda polis dernek binaları ve evlerin kapılarını kırarak girerken, çok sayıda pankart ve afişe el koydu. Operasyon sonucu KASTAŞ fabrikasındaki mobbing uygulamalarına karşı nöbet eyleminde olan Kardelen Yoğungan, Yücel Memiş, Cem Gümüş, Fatma Alökmen, Ayla Subaşı ve Duygu Eylem Çağlar isimli yurttaşlar Türkiye Komünist İşçi Partisi (TKİP) üyesi olduğu iddiasıyla gözaltına alındı.

Öte yandan geçtiğimiz hafta da çeşitli derneklere 1 Mayıs öncesi "eylem hazırlığında" oldukları iddiasıyla operasyon düzenlenmişti.

kaynak DİHA http://dihanews.net/tr/news/content/view/513484?from=1515596325

Wednesday, April 27, 2016

Devrimci Parti AKP-IŞİD faşizmine diz çökmeyenleri 1 Mayıs alanlarına çağırdı

Devrimci Parti Merkez Yürütme Kurulu yazılı bir açıklama yayınlayarak, AKP-IŞİD faşizmine diz çökmeyenleri 1 Mayıs alanlarına, direnişi yükseltmeye çağırdı

Devrimci Parti Merkez Yürütme Kurulu yazılı bir açıklama yayınlayarak, AKP-IŞİD faşizmine diz çökmeyenleri 1 Mayıs alanlarına, direnişi yükseltmeye çağırdı.Yapılan açıklamanın tam hali;

Kadınlara 8 Mart’ta meydanları, Kürt halkına Newroz’u yasaklayan Saray ve hükümeti, işçi sınıfına 1 Mayıs meydanlarını kapatmaya çalışıyor. İşçi sınıfı, 1 Mayıs’a savaş, kan ve tecavüz olaylarının ortasında ağır saldırılar altında giriyor. Katliamlar ve devlet terörü ile sokakları halka yasaklayan iktidar, işçi sınıfının mücadele gününü engelleyerek direniş azmini kırmaya çalışıyor.

Türkiye işçi sınıfı, ülkenin her yerinde patronların ve devletin saldırılarına karşı irili ufaklı direnişler koyarak 1 Mayıs’a hazırlanıyor. Patronların hükümeti, işçilerin haklarını yok etmek ve ülkeyi ucuz emek cennetine çevirmek için elinden gelen her şeyi yapıyor. Bir yandan esnek çalışma oturtulup iş hayatında kuralsızlık kural haline getirilirken, iş güvencesi ve ücretler, patronun insafına terk edilirken öte yandan yeni yasalarla kazanılmış bütün halklar ortadan kaldırılmak isteniyor.
Hükümet işçilerin bugününü, çocuklarının geleceğini elinden almak istiyor. Yoksulluk, sefalet ve iş cinayetleri fıtrat diye işçiye dayatılıyor. İş cinayetlerinde ülke tarihsel rekorlarını kırarken patronlar daha fazla zenginleşmeye devam ediyor. Zengin daha zengin, yoksul daha yoksul oluyor. Hükümet işçi sınıfının örgütlülüğünü dağıtıp, onu parçalayarak ve patronları yanına alarak sömürüyü attırırken direnişi kırmak için mezhepçiliği ve milliyetçiliği kışkırtıyor. Aynı fabrikada aynı patronun zulmünü yaşayan, ortak terleyip ortak sömürülen işçiler birbirine mezhepçilik ve milliyetçilik üzerinden düşman ediliyor.

Kendi çocukları para içinde yüzüp rulet masalarında sabahlarken, yoksul çocukları ölüme gönderiliyor. Yoksul Kürt çocukları öldürülüyor. Yoksul evlerine savaşta hayatını kaybeden asker cenazeleri geliyor. Sarayın iktidar kavgasında yoksul yoksula, işçi sınıf kardeşine düşman ediliyor. Sarayın ve patronların savaşında yoksullar ölüyor, yoksullar öldürülüyor.
Devrimci Parti tüm ezilenleri ve işçi sınıfını 1 Mayıs’ta gücünü göstermeye, sesini yükseltmeye çağırıyor. Türk ve Kürt halklarını, çocukların kanı pahasına yürütülen sarayın kirli savaşına karşı barışı savunmaya çağırıyor. Tecavüze, kadın cinayetlerine cinsel saldırılara karşı, Alevilerin ötekileştirilmesine, bütün ötekilerin düşman edilmesine, ırkçılığa, cinsiyetçiliğe ve mezhepçiliğe karşı Diz Çökme ’meye, Saray’ın zulmüne direnmeye, patronların sömürüsüne başkaldırmaya çağırıyor.

Yaşasın Devrim ve Sosyalizm
Yaşasın İşçi Sınıfının ve Ezilen Halkların Birliği

Yaşasın 1 Mayıs, Biji Yek Gulan!

kaynak http://umutgazetesi2.org/18442-2/

YPJ'li Serhad son yolculuğuna uğurlandı

PKK Lideri Abdullah Öcalan'a yönelik tecridi protesto etmek için bedenini ateşe veren YGJ savaşçısı Hêvîdar Serhad, Kobanê'de toprağa verildi.

4 Nisan'da bedenini ateşe veren Serhad, 6 Nisan'da yaşamını yitirmişti.

Serhad'ın Şehit Aileleri Kurumu morgundan alınan cenazesi, araç konvoyu ile Dicle Şehitliği'ne getirildi. Uğurlama törenine YPG Komutanlığı üyesi Narîn Efrîn, Demokratik Özerklik Yönetimi'nden Rûken Ehmed, Kobanê Kanton yöneticileri, Kongre Star, YPG/YPJ ve MLKP savaşçıları katıldı.

YPJ savaşçısı Serhad'ın mücadele kararlığının kendileri için yollarını aydınlatan bir ışık olduğunu belirten Ehmed, mücadeleyi büyütme sözü verdi.

Serhad, zılgıt ve sloganlarla toprağa verildi.

kaynak http://www.etha.com.tr/Haber/2016/04/27/guncel/ypjli-serhad-son-yolculuguna-ugurlandi/

Bursa'da canlı bomba saldırısı: 10 yaralı

Bursa'da Ulu Camii yakınında bir kadın canlı bomba kendini patlattı. İlk belirlemelere göre canlı bomba parçalandı, 10 kişi yaralandı. Olayda ağır yaralanan kimsenin olmadığı belirtiliyor.

Canlı bomba kendini saat 17.20 sıralarında patlattı. Bölgeye güvenlik güçleri ile itfaiye ve sağlık ekipleri sevk edildi.

CNN Türk'e bağlanan DHA muhabiri Fuat Kars, patlamanın caminin batı kapısında meydana geldiğini bildirdi. Patlamanın şehrin birçok yerinden duyulduğu belirtildi.

Yerel Olay TV muhabiri Burak Demirci, "Bursa'nın göbeğinde büyük bir patlamanın olduğunu biliyoruz. Patlama, canlı bomba saldırısı paniğine neden oldu. Tabii patlamanın olduğu saatte Ulu Camii çevresinde rutin bir kalabalığın söz konusu olduğunu söyleyebilirim. Patlama anından itibaren bölge güvenlik koridoru altına alındı. Şu an Atatürk Caddesi trafiğe kapatılmış durumda. Tam patlamanın olduğu noktaya giremediğimizi belirtelim. Patlamanın canlı bomba saldırısı olup olmadığı bilinmiyor. Ancak altyapı çalışması vardı ve o çalışmalar devam ediyordu. Ekipler, patlamanın altyapı çalışmalarından dolayı meydana gelip gelmediğini inceliyor. Ekipler, patlamayı canlı bomba saldırısı üzerinde yoğunlaştırdı. Bu bilgiler tabii teyide muhtaç bilgiler, resmi kaynaklardan açıklanmadı" ifadelerini kullandı.

Emniyet kaynakları 25 yaşlarındaki bir kadının elindeki siyah çantayı patlattığı yönünde açıklama yaptı. Bursa'daki canlı bombanın hedeflediği noktaya ulaşamadan patladığı belirtiliyor.
Bursa Valiliği'nden olaya ilişkin olarak yapılan açıklamada, "İntihar bombacısı olduğu düşünülen bir kadın üzerindeki düzeneği patlattı" dendi.


Tamamını oku: http://tr.sputniknews.com/haberler/20160427/1022413801/bursa-ulu-camii-patlama.html#ixzz472iGyFcA

Tamamını oku: http://tr.sputniknews.com/haberler/20160427/1022413801/bursa-ulu-camii-patlama.html

BES: Saldırılara karşı 1 Mayıs’a, Taksim’e

BES İstanbul Şubeleri baskı, sürgün ve görevden alma saldırılarına karşı İstanbul’da yaptığı eylemde 1 Mayıs’ta Taksim’e çağırdı.

Büro Emekçileri Sendikası (BES) İstanbul Şubeleri son dönemde karşılaştıkları yoğun baskı, soruşturma, sürgün ve işten atma saldırılarına karşı bugün İstanbul Vergi Dairesi önünde basın açıklaması gerçekleştirdi.

Öğle arasında gerçekleştirilen eylemde “Baskılar sürgünler cezalar bizi yıldıramaz” ve “Yaşasın 1 Mayıs” ozalitleri açıldı.

BES İstanbul 1 No’lu Şube Başkanı Dursun Doğan eylemde konuşma yaparak “Sendikamıza ve toplumsal muhalefete yapılan baskıları ve 1 Mayıs yasağını kınıyoruz” dedi.

Artan baskı, saldırı, tutuklama vb. faşizan saldırıları teşhir eden Doğan, “Emek ve demokrasi mücadelesine devam edeceğiz. Baskı ve zulme boyun eğmeyeceğiz” dedi.

Ardından basın açıklamasını BES İşyeri Temsilcisi Hasan Güden okudu. AKP iktidarının baskı ve yıldırma politikalarına dikkat çeken Güden, 1 Mayıs yasağını, işçi ve emekçilere yönelik yıkım ve sömürü politikalarını teşhir etti.

“Emek mücadelemiz ‘yasa dışı’ ilan edilmeye çalışılıyor”
Bu saldırılara karşı durmaya çalışan bütün muhalefetin ve sendikalarının, saldırıların hedefinde olduğunu ifade eden Güden, “12-13 Ekim ve 29 Aralık grevlerimiz, savaş politikalarına karşı barış talebimizi gündeme taşıdığımız basın açıklamalarımız ve sosyal medya paylaşımları gerekçe gösterilerek özellikle Başbakanlığın 2016/4 genelgesi sonrasında üye ve yöneticilerimize yönelik baskılar arttırılmaktadır. Emek, barış ve demokrasi mücadelemiz ‘yasa dışı’ ilan edilmeye çalışılmaktadır” ifadelerini kullandı.

Güden, açıklamanın devamında birçok BES üyesinin soruşturma, açığa alınma, tutuklanma, aylıktan kesme, sürgün, memuriyetlere son verilme saldırılarıyla karşı karşıya kaldıklarını belirtti.

Açıklamanın devamında şu ifadelere yer verildi: “Bizler; sendikamızı soruşturma, işten atma ve tutuklamalara, hak gasplarına, köleleştirme yasalarına karşı birlikte mücadeleyi büyütecek, bu taleplerimizle 1 Mayıs’ta Taksim’de olacağız.”

kaynak KızılBayrak http://www.kizilbayrak1.net/ana-sayfa/sinif/haber/bes-saldirilara-karsi-1-mayisa-taksime/

DEMİRTAŞ: "BARIŞ İÇİN TEK YOL VAR: AKP DURDURULMALI"

HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş Evrensel gazetesine konuştu: 1 Mayıs’tan başlayarak alanları AKP’ye dar etmemiz lazım ki bu vahşeti durdurabilelim.

Dokunulmazlık tartışmaları, bölgede devam eden askeri operasyonlar, ölümler, Erdoğan’ın Dolmabahçe mutabakatına ilişkin açıklaması, Altan Tan tartışmaları ve daha fazlası… HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, ülke gündemine ilişkin Evrensel gazetesinin sorularını yanıtladı. AKP’yi durdurmanın tek yolunun direniş olduğunu söyleyen Demirtaş, “1 Mayıs’tan başlayarak alanları AKP’ye dar etmemiz lazım ki bütün bu vahşeti durdurabilelim” dedi.

Dokunulmazlıklarınızın kaldırılması gündemde… Siz bir bütün olarak bu süreci nasıl değerlendiriyorsunuz?
Aslında dokunulmazlık tartışması şu anda Türkiye’de devam eden savaş konseptinden ve faşizmin kurumsallaştırılması çalışmalarından bağımsız bir tartışma değil. Tarihi bilenler bilirler; Hitler de kendi faşist rejimini benzer aşamalarla hayata geçirmişti. Parlamentoyu feshetmişti, muhalif olan vekillerin dokunulmazlıklarını kaldırmış, tutuklatmıştı. Bir kısım Yahudi aydının vatandaşlıktan çıkarılmasını sağlamıştı, yine anayasayı askıya almış ve defacto olarak başkanlık sistemini ilan etmişti. Yapılan bir seçimi kabul etmeyip ülkeyi erken seçime götürüp bir şok ortamında yüksek oylarla tek başına iktidarı elde etmişti.

ERDOĞAN KAVGAM’I OKUMUŞ ORADAN ESİNLENİYOR

Çok tanıdık geliyor anlattıklarınız…
Evet. Şimdi tabii ki Erdoğan’ın zaman zaman Hitler’i telaffuz etmesi bir yanlışlık, bir hata değil, sürçülisan değil. Anlaşılıyor ki onu okumuş, muhtemeldir ki hayatında okuduğu tek kitap Hitler’in Kavgam’ı, oradan da esinlenerek bir şeyler yapmaya çalışıyor. Hem içeride hem dışarıda Suriye, Rojava başta olmak üzere Türkiye’deki Kürtleri, muhalif kesimleri, demokratik kesimleri, sol-sosyalist kesimleri, aydınları, sanatçıları, akademisyenleri; tamamını düşman kategorisine sıkıştırıp, tasfiye etmenin şu anda adım adım planlamasını yapılıyorlar. Dokunulmazlık da bu aşamalardan biri… Milletvekillerinin dokunulmazlıklarını kaldırarak aslında onları AKP yargısının linç ortamına atmak ve buradan hem HDP’yi siyaset dışına itmek hem milliyetçi şoven tabanı bir kez daha birleştirmek, buluşturmak ve olası bir erken seçim, olası bir başkanlık referandumuna daha güçlü gitmenin hesaplarını yapıyor. Biz dokunulmazlık tartışmasında ilkesel bir yerde durduk. Kürsü dokunulmazlığı kalsın, diğerleri kalksın diyoruz. Tüm dokunulmazlıklar kalkabilir ama onların tam tersine kürsü dokunulmazlığımızı kaldırıyorlar, hırsızın, tacizcinin, rüşvetçinin dokunulmazlığı kalacak şekilde onları güvence altına almaya çalışıyorlar.

AKP, CHP ve MHP çeşitli itirazlar olmasına karşın uzlaşmış görünüyor… Süreç nasıl işleyecek, nasıl bir yol izlenecek?
Anayasa Komisyonunda görüşüldükten sonra Genel Kurulda tartışmalar yürütülecek ve orada oylama yapılacak. 2 tur oylama yapılacak, iki turda da 330’un üstüne çıkması lazım. Kabul edilmesi için 330–367 aralığında alırsa kesinlikle referanduma gitmek zorunda, 367 ve üstü oy alırsa referanduma götürülüp götürülmemesi Cumhurbaşkanının takdirine bağlı hale gelecek.

CHP KARŞI DURURSA SAVAŞ CEPHESİ DAĞILABİLİR

Bu noktada CHP’nin oyları da belirleyici olacak tabi…
Evet, belirleyici olan CHP’nin tutumu olacak. Fakat görünen o ki üç partide de mevcut tasarıyla ilgili ciddi rahatsızlıklar var. Bir defa CHP’nin bu kadar kirli bir tezgaha kurumsal olarak alet olmaması lazım. Yani genel başkan düzeyinde çıkıp ‘evet’ oyu vereceğiz demesi hakikaten çok şaşırtıcıdır. Çünkü ortada ciddi bir anayasa değişiklik teklifi yok, Sayın Kılıçdaroğlu’nun da belirttiği gibi anayasa aykırı bir teklif var. Kaldı ki ahlaksız bir teklif bu. Yani sadece HDP’lileri hedefe koyan bir teklif. Böyle bir ahlaksız, ilkesiz ve anayasaya aykırı teklife ‘evet’ diyeceğiz demesi siyaset olarak nasıl bir kazanç getirir merak ediyoruz.

367 bulunabilir mi sizce, bu konuda bir öngörünüz var mı?
Tabii ki CHP içerisinde çok sayıda bu işin ne kadar yanlış olduğunun farkında olan vekil var. Göreceğiz, tabi ki kestirmek zor, sonuçta karşımızda bir savaş bloku cephesi var. Ama CHP köklü bir karşı duruş sergilerse bu savaş cephesi oylama sırasında dağılabilir.

HEPİMİZİ ÇETİN BİR MÜCADELE BEKLİYOR

Peki, dokunulmazlıklar kaldırılırsa…
Biz buna karşı bir direniş ortaya koyacağız. Bu iş tereyağından kıl çeker gibi olmayacak. AKP bunun siyasi olarak faturasını, bedelini ödemek zorunda kalacak. Çünkü karşı karşıya olduğumuz halkın iradesine aleni bir saldırıdır, muhalif kesimi, belki de parlamentodaki tek muhalif kesimi diyebiliriz, tasfiye için parlamentoyu faşizmin hizmetine ve başkanlığın hizmetine sunmak için atılacak adımlardan biridir. Bunu başaramamaları için elimizden ne gelirse ortaya koyacağız. Dokunulmazlıklarımız her şeye rağmen kaldırılırsa, yani teklif yasalaşırsa biz kendiliğimizden gidip mahkemelerde ifade vermeyeceğiz. Çünkü bu normal bir süreç değil, normal bir yargılama faaliyeti değil, bir darbedir, parlamentoya yapılmış bir darbedir. Biz tıpış tıpış gidip savcıya, hakime ‘Geldik, hadi ifade verelim’ demeyeceğiz. Ya zorla getirme kararı çıkaracaklar, ya yakalama, ya tutuklama… Kendileri bilir, bu iş bu kadar kolay olmayacak. Milletvekilimiz eğer yargı huzuruna zorla çıkarılsa dahi biz o yargılamaları kabul etmeyeceğiz. Oralarda biz savunma falan yapmayacağız, tam tersine bizi yargılamak için oraya götürenleri biz oralarda yargılayacağız. Dediğim gibi bu iş öyle AKP’nin düşündüğü gibi kolay olmayacak, çetin bir mücadele önümüzde bizi hepimizi bekliyor.

AKP SAVAŞ İSTEYEN TARAFTIR

Bunca ölümden sonra savaş nasıl sonlanacak?
Yani iki tarafa da çağrı yapılıyor, taraflardan biri ‘Masaya dönmeye hazırız’ diyorsa öbürü ‘Hayır sonuna kadar ezeceğiz, zerresine kadar söküp atacağız, herkesi temizleyeceğiz bu ülkeden’ diyorsa yüklenmemiz gereken taraf bellidir. Savaş isteyen taraf bellidir. Dolayısıyla AKP’ye karşı bir direnişin olması lazım. AKP barış, çözüm, ateşkes, masa tüm bunları kabul ederse zaten KCK yapılan açıklamalarla buna hazır olduğunu belirtiyor. Barışa giden yol belli artık AKP’nin durdurulması lazım. AKP’nin siyaseten en azından barış noktasına mecbur bırakılması lazım, ya da AKP devrilecek. Yani bu ülkede erken seçim olur, başka bir şey olur, AKP’den ülke kurtulur ve bu şekilde çözümün önü açılır, başka yolu görünmüyor bunun.

kaynak http://www.dayanisma.net/2016/04/27/baris-icin-tek-yol-var-akp-durdurulmali/

İSTANBUL’DA EV BASKINLARI: 2’Sİ GAZETECİ 9 KİŞİ GÖZALTINDA

İstanbul’da düzenlenen ev baskınlarında 2’si gazeteci 9 kişi gözaltına alındı.
Siyasi soykırım operasyonları bugün de sürdü. Bu kez Özgür Gelecek gazetesinin okurları hedef alındı.

İstanbul’da yapılan ev baskınlarında 2’si Özgür Gelecek gazetesi çalışanı olmak üzere 9 devrimci gözaltına alındı.

Gözaltına alınanların isimleri şöyle: Özgür Gelecek gazetesi çalışanları Sevil Doğan ve Rahime Karvar ile gazete okurları Soner Dobriç, Özer Çorlu, Ekin Babacanoğlu, Adilcan Özdoğan, Aysel Kaya, Cevahir Vurucu, Veysel Ulaş Arslan ve Gülhanım Aslandoğan. (ETHA)

kaynak http://www.dayanisma.net/2016/04/26/istanbulda-ev-baskinlari-2si-gazeteci-9-kisi-gozaltinda/

Saray Muhafızları edepsizliği iyice ele aldı...

REDaktif yazarı Can Gürola, İstanbul Kadıköy’de Saray Muhafızlarının saldırısına uğrayarak gözaltına alındı. Can Gürola saldırganlar tarafından başına aldığı darbelerle ciddi biçimde yaralandı. Bu akşam, Birleşik Haziran Hareketi anayasal hakkını kullanarak basın açıklaması yapmak ve örümcek kafalı Meclis Başkanı’nı protesto etmek istedi. Ne var ki, tıpkı Ankara, İzmir ve diğer illerde olduğu gibi iktidar HAZİRAN’a saldırarak yanıt verdi.

Şeriat isteyerek namus ve şerefi üzerine ettiği yemini çiğneyen ve suç işleyen Meclis Başkanı gebeş gebeş yerinde otururken, polis yasal haklarını arayanlara saldırıyorsa, hukuk bütünüyle bitmiş demektir. Yeni bir Haziran’ın başlangıcı bu hukuksuzluktur. Hırsız-Katil-Tecavüzcü iktidara karşı mücadele yükselecektir! Aldıkları her canın, döktükleri her kanın hesabı sorulacaktır! Bundan hiç şüphemiz yok…

kaynak http://redaktif.com/2016/04/26/ataturkun-picleri/

Tuesday, April 26, 2016

Devlet 1 Mayıs'a katılımı düşürmek için elindeki tüm kirli yöntemleri devreye sokmaya başladı

Ankara,Taksim, Suruç ve Diyarbakır Katliamlarından öncesinde bilgisi olan devlet, önlem almak ve elinde isimlerine kadar her türlü bilgileri olan bu katiller sürüsünü yakalamak yerine, alandan polislerini çekerek katliamın gerçekleşmesi için uygun zemini hazırlamıştı. Aynı devlet şimdi 1 Mayıs’a 2 hafta kala, IŞİD’in canlı bomba eylemi yapacağının ihbarını aldığını basına sızdırıyor. Niyetinin elbette ki işçi ve emekçileri korumak olmadığını biliyoruz. IŞID’la kol kola yürüyen devletin asıl niyeti halkı korkutarak 1 Mayıs’a katılımı asgari düzeye çekmek… Bu oyunun aynısını Newroz’da da gördük. Böyle bir ihbar varsa bile yapılması gereken, gerekli önlemleri almak, IŞID’a verdiği desteği sonlandırarak, halkların boğazından kanlı ellerini çekmek olmalı…

Gösteri ve mitinge uygun değil dediği Taksim Meydanı’nı polis haftasında açıveren devlet, söz konusu işçi ve emekçiler olunca binlerce polis, gaz bombaları, TOMA ve akreplerle onların karşısına dikilmeye hazırlanıyor. Kitlelerin Taksim ısrarı karşısında onları sindirebilecek her türlü yola başvurmayı da ihmal etmeyerek, kendi basını üzerinden canlı bomba ihbarı haberini de yayıveriyor. Bununla da yetinmeyeceği açık olan devletin 1 Mayıs’ı bu bahanelerle yasaklamaya kalkışması da şaşırtıcı olmayacaktır.

İşçi ve emekçiler olarak, bu tür oyunlara itibar etmemeli, oraya kararlılıkla ve tüm gücümüzle gitmeliyiz. Devletin tüm katliamlarda parmağı olduğunu, onun gerekirse insanları kundaktaki bebekten 80’lik dedelere kadar vahşice katledebileceğini Kürdistan’da yürüttüğü kirli savaştan da biliyoruz.

Ancak yine oradaki halkın direnişinden de biliyoruz ki, bu kirli yöntemlere, oyunlara karşı geri adım atmamalı, aksine direnişi büyütüp daha güçlü bir katılımla Taksim’i yeniden asıl sahipleriyle buluşturmalıyız

kaynak http://alinteri.org/devletin-taksim-oyunlari-basladi.html

YTÜ'de Standa Polis Saldırısı Gerekçe Erdoğan Karikatürü

YTÜ’de 1 Mayıs, Anayasa vb. gündemlere dair üniversitelilerin açtığı standa saldıran polis, 14 kişiyi darp ederek gözaltına aldı. Üniversitelilerin 14’ü de stantta bulunan Erdoğan karikatürü nedeniyle “Cumhurbaşkanı’na hakaret” iddiasıyla Esenler Karakolu’nda

Yıldız Teknik Üniversitesi Davutpaşa Kampüsü’nde 1 Mayıs’a çağrı, Anayasa tartışmaları vb. gündemlere dair stant açan Öğrenci Kolektifleri, Fikir Kulüpleri Federasyonu’ndan üniversiteliler, standı kaldırmalarını söyleyen polisi reddedince polis üniversitelileri darp ederek gözaltına aldı. FKF’nin standında bulunan Brezilyalı sanatçı Latuff’un çizdiği karikatürü Erdoğan’a hakaret olarak nitelendiren ve kaldırılmasını isteyen polis, stantlara gelerek tek tek tehdit etti. Karikatürü kaldırmayan FKF’lilere saldıran polise tepki gösteren Kolektifçilerle birlikte 14 kişi gözaltına alındı.

Gözaltına alınan 14 kişi “Cumhurbaşkanı’na hakaret” iddiasıyla Esenler Karakolu’na götürüldü.



http://sendika10.org/2016/04/ytude-standa-polis-saldirisi-gerekce-erdogan-karikaturu/

Özgür Gelecek'e baskın: 21 kişi gözaltına alındı

Sabah saatlerinde Özgür Gelecek gazetesi çalışanları ve okurlarının evlerine yapılan baskınlarda 21 kişi gözaltına alındı.

İstanbul'da bulunan Özgür Gelecek gazetesi çalışanları ile okurlarının evlerine eşzamanlı baskın yapıldı.İstanbul Emniyet Müdürlüğü'ne bağlı TEM Şube ekipleri tarafından TKP/ML TİKKO örgütüne yönelik yapıldığı iddiasıyla yapılan baskınlarda, Özgür Gelecek gazetesi çalışanlarının kaldığı evde arama yapan polisler, Özgür Gelecek çalışanları Sevil Doğan ve Rahime Karvar'ı gözaltına aldı. Erzurum'da bulunan Özgür Gelecek Çalışanı Tufan Çiçek ise Erzurum'da ev baskını ile gözaltına alındı.

Özgür Gelecek gazetesi okurları Soner Dobriç, Özer Çorlu, Ekin Babacanoğlu, Adilcan Özdoğan, Aysel Kaya, Cevahir Vurucu, Veysel Ulaş Arslan ve Gülhanım Aslandoğan'ın da kaldıkları evlerden gözaltına alındıkları öğrenilirken, gazete yetkilileri toplamda 21 kişinin gözaltına alındığı bilgisini verdi. Gözaltına alınanlar İstanbul Emniyet Müdürlüğü'ne götürüldü

kaynak Aryenhaber http://www.aryenhaber1.com/haber/3400/ozgur-geleceke-baskin-21-kisi-gozaltina-alindi#.Vx9S7cYMyQ8.twitter

Avrupa'da Kürdistan ve Türkiyeli çok sayıda kurum, Türkiye turizmini boykot etmeye çağırdı.

Avrupa'da Kürdistan ve Türkiyeli çok sayıda kurum, Türkiye turizmini boykot etmeye çağırdı.

Avrupa'da Kürtlerin ve Türkiyelilerin örgütlüğü olduğu çok sayıda kurum ve kuruluş, yazılı açıklama yaparak, Türkiye turizmini boykot etme çağrısında bulundu.
Ortak açıklamada, AKP/Saray'ın Kürt halkına ve demokratik kesimlere dönük saldırılarına dikkat çekilerek, seçimlerden sonra artan katliamlar örnek gösterildi. "Türk Devleti, Kürt halkına karşı topyekûn bir savaş yürütmektedir" denilerek, Kürdistan'daki soykırımcı saldırıların hatırlatıldığı açıklamada, yüzbinlerce kişinin bundan dolayı göç etmek zorunda kaldığı belirtildi. AKP/Saray'ın siyasi soykırım operasyonları ve DAİŞ çeteleri ile işbirliğine de değinilen açıklamada, şu çağrı yapıldı:

'KİMSENİN YAŞAMI GÜVENCEDE DEĞİL!'

"Başta Kürdistan olmak üzere Türkiye’de muhalif olan hiç kimsenin yaşamı güvencede değildir. Türkiye ve Kürdistan’da yaşayan halklar, Erdoğan/AKP faşist iktidarının zulmü altındadır.
Türkiye'de hiç kimsenin can güvenliği yoktur. Devletin suçlarını görmeniz, duymanız, dile getirmeniz bile gözaltına alınmanızı, tutuklanmanızı, işkence görmenizi ve sınır dışı edilmenizi beraber getirebilir. Devletin koruduğu ve desteklediği IŞİD'in her an herhangi bir yerde Suruç, Ankara, İstanbul, Paris, Brüksel katliamlarında olduğu gibi, canlı bomba katliamlarıyla sizi de hedefleyebilir.
AKP/Erdoğan faşist diktatörlüğünün bütün vahşet politikalarına ve uygulamalarına 'dur' demek, demokrasi, barış ve özgürlük mücadelesini desteklemek için Türkiye'ye turizmi boykot edelim. Türkiye'ye tatil yaparak ekonomisine sunulacak destek, halklarımıza kurşun, bomba ve hapis olarak geri dönmektedir. Faşizmin suçlarına ortak olmayalım. Türkiye’ye turizmi boykot edelim!

'AKP REJİMİNİ DESTEKLEMEYELİM; BOYKOTA KATILALIM'

Faşizmin iktidarda olduğu, insan hak ve ihlallerinin sürekli arttığı ve insanların yaşam hakkının dahi olmadığı bir ülkeye tatile gitmek, o rejimi desteklemek ve güçlendirmek anlamına gelmektedir. Bundan dolayı Avrupa’da çalışma yürüten göçmen kurumları olarak Avrupa halklarına, Avrupa’da yaşayan göçmen işçi ve emekçilere Türkiye’ye tatil yapmamaları ve 'Turizm Boykotu'na katılmaya çağırıyoruz."

ÇAĞRICILAR

Boykot çağrısını yapan kurumlar şöyle:
⦁ AvEG-Kon – Avrupa Ezilen Göçmenler Konfederasyonu
⦁ SKB – Sosyalist Kadınlar Birliği
⦁ NAV-DEM - Almanya Demokratik Kürt Toplum Merkezi
⦁ TJKE - Tevgara Jinen Kurd Eurpa
⦁ FKE - Federasyona Komele Ezidiya
⦁ FEDA - Demokratik Alevi Federasyonu
⦁ FCIK - Federayona Civaka Islami
⦁ YXK - Yekitiya Xandevane Kurdistan
⦁ KCD-E -  Kongra Civaka Demokratika Kurde Eurpa
⦁ Cîwanên Azad
⦁ Komew - Kayıp ve Mağdur Aileleri Derneği
⦁ ADHK - Avrupa Demokratik Haklar Konfederasyonu
⦁ Nor Zartonk
⦁ SYKP (Sosyalist Yeniden Kuruluş Partisi) Avrupa
⦁ Mezopotamya Özgürlük Partisi

kaynak http://anfturkce.net/guncel/turkiye-turizmini-boykot-edelim

AKP'de Laiklik Depremi: "Hiç böyle bir gündemimiz yok"

AKP Grup Başkanvekili Naci Bostancı, “AKP'nin laiklikle ilgili problemi olmadığını” söyledi.

CHP'nin TBMM'de konuyu gündeme getirmesi üzerine söz alan Naci Bostancı,” AK Parti Grubunun laiklikle hiçbir problemi yoktur, bu bir. MYK'ya katılıyorum, AK Parti aynı zamanda bir anayasa taslağı hazırlıyor, Anayasa taslağı hazırlanırken hiç böyle bir gündemimiz yok” dedi.

TBMM Başkanı İsmail Kahraman dün akşam saatlerinde katıldığı bir programda yaptığı konuşmada “Laiklik bir kere yeni anayasada olmamalıdır. Dindar anayasa meselesinden anayasamızın kaçınmaması lazım. Dini olarak bahsetmesi lazım” ifadesini kullanmıştı.

kaynak Özgürdüşünce http://www.ozgurdusunce.com/haber/hic-boyle-bir-gundemimiz-yok-18890/

Devrimci Komünarlar Partiden 1 Mayıs Açıklaması: 1 MAYIS'TA TAKSİM BAŞTA OLMAK ÜZERE MEYDANLARI ÖZGÜRLEŞTİRELİM!

1 MAYIS'TA TAKSİM BAŞTA OLMAK ÜZERE MEYDANLARI ÖZGÜRLEŞTİRELİM!

Açıklama şöyle;

1 Mayıs'a sayılı günler kaldı. Devrimci proletaryanın bedel ödeyerek, can pahasına kazandığı meydanları, bütün ülkelerin işçilerinin 1 Mayıs günü Türkiye'de AKP iktidarınca yasaklıdır, tutsaktır. Çünkü Türkiye'de 1 Mayıs, Taksim demektir, Kızılay demektir. 

AKP iktidarının faşizan uygulamaları işçi sınıfını patronlar lehine gün be gün ezmeye çalışıyor. Sınıfa dair çıkarılan bütün yasalar faşizmin izlerini taşıyor. Kölece çalışma ilişkileri ve kiralık işçiliği çalışma ilişkisi haline getirildi. İşçi sınıfının bütün tarihsel kazanımları yağmalanıyor. Kapitalist sömürü son hız ilerlerken işçi sınıfının örgütlü mücadelesine dönük saldırılar artıyor. İşçi direnişleri ve grevler bastırılmaya çalışılıyor. Sendikal örgütlenmelerin önü yasalarla engellenmeye çalışılıyor. Bu sebeple faşizme yürüyen AKP iktidarının ve arkasına toplanmış burjuvazinin 2016 1 Mayıs'ını başka 1 Mayıslar gibi karşılamayacağı açıktır. AKP iktidarının işçi sınıfına karşı her düzeyde açtığı savaş, devrimci proletaryayı “bir daha alanlara çıkamayacak hale getirmek” amacını taşımaktadır. 

Devrimci proletaryaya karşı ilan edilmiş bu savaşın iki sonucu olabilir. Biri, kaçmak, adres değiştirmek, “barikatları kaldırarak” teslim olmak; diğeri Türkiye işçi sınıfının ve devrimcilerin hafızasının öyle kolay unutmayacağını göstererek işçi kentlerinin ve burjuvazinin kendisinin sandığı kent merkezlerine kızıl bayrakları dikmektir. İlkini tercih etmeye Gezi'de olduğu gibi dünden razı olup bugün de rızasında ısrarcı olanlar işçi sınıfının devrim savaşımına en büyük ihanette bulunanlardır.

Yarın 1 Mayıs alanında olmak demek, 
Kürdistan'daki katliamlara karşı savaşmak demektir.
Ensar Vakfında, Pozantı hapishanesinde, görmediğimiz bilmediğimiz tarikat evlerinde ve okullarda tecavüze uğrayan çocukları; birileri saraylarında diplomasi pazarlıkları yürütürken boğulan, kıyıya vuran çocukları kurtarmak demektir.
Sokak ortasında şiddet gören, tecavüze, tacize uğrayan, katledilen, her gün devletçe onuruyla oynanan, hakaret edilen ve aşağılanan kadınların varlığını savunmak demektir.

Ya bu onurlu savaşı 1 Mayıs'ta vereceğimizi bir kez daha gösteririz. Ya da “bir daha işçi sınıfının karşısına çıkamayacak” hale geliriz. Komünarlar, AKP iktidarının kurmaya çalıştığı faşist rejime karşı her zamankinden daha güçlü bir şekilde mücadeleyi ve zaferi örgütlemekle; bütün şehirlerde 1 Mayıs alanlarını faşizme karşı savaş alanına çevirmekle görevlidir. 

AKP iktidarı ve burjuvazi bilmelidir,
“Çok güvenli görünüyorsunuz. Fakat sanmayın ki bu böyle devam edecek! Öfke ve nefret büyük geminizin makine dairesinde terden geberenlerle birleşecek, biliyoruz!”

1 Mayıs, devrimci proletarya nerede olmak istiyorsa oradadır, orada olmalıdır ve olacaktır. 

Yaşasın 1 Mayıs!

DEVRİMCİ KOMÜNARLAR PARTİSİ

www.komunarlar.org/aciklama6

Monday, April 25, 2016

Aziz Güler'in fotoğrafını paylaşan öğretmen açığa alındı

Size asla ama asla geçit vermeyece kve boyun eymeyeceğiz, diz çökmeyeceğiz!!!

Tarsus ilçesinde sosyal medya paylaşımlarından ötürü hakkında idari soruşturma açılan eğitim emekçisi Macide Boymul, açığa alındı. 

Eğitim Sen Tarsus Şubesi Yönetim Kurulu üyesi Macide Boymul sosyal medya paylaşımları yüzünden hakkında açılan idari soruşturma sonucunda açığa alındı. Boymul hakkında Kobanê'de DAİŞ'e karşı savaşırken yaşamını yitiren Aziz Güler'in fotoğraflarını ve Tarsus'un Fahrettinpaşa Mahallesi'nde polis tarafından katledilen Davut Özer'in fotoğraflarını paylaştığı için "Örgüt üyesi olmak" gerekçesiyle Tarsus 2. Ağır Ceza Mahkemesi'nde hakkında dava açılmıştı.

kaynak diclehaber http://www.diclehaber.com/tr/news/content/view/513037?from=2975960978

Tacizci imam tutuklandı

Çorum'un Alaca İlçesi'nde bir camide camide görevli olan imam, iki kız çocuğuna tacizde bulunduğu için tutuklandı.

48 yaşındaki S.A, 13 yaşındaki iki kız çocuğuna tacizde bulundu. Ailelerin şikayeti üzerine gözaltına alınan imam, emniyetteki işlemlerin ardından adliyeye çıkarıldı. İmam S.A, çıkarıldığı nöbetçi mahkeme tarafından tutuklandı.

Uşak'ta tacize el birliği ile örtbas

Uşak'ın Karahallı ilçesi Anadolu İmam Hatip Lisesi'nde görevli öğretmen R.C. tacizde bulunduğu 15 öğrenci şikayette bulununca, tacizci öğretmenin okulu değiştirildi. Eğitim Bir Sen il temsilcisinin araya girerek R.C.'nin okulu değiştirilerek olayı ört bas etmeye çalıştığı ortaya çıktı. 

Uşak'ta AKP'ye yakınlığı ile bilinen Eğitim Bir Sen üyesi matematik öğretmeni R.C.'nin, görevli olduğu Karahallı İmam Hatip Lisesi'nde 15 kız öğrenciyi taciz ettiği ortaya çıktı. Öğrenciler, okul yönetimine şikayette bulunması üzerine, Karahallı İmam Hatip Lisesi Müdürü ve aynı zamanda Eğitim Birsen ilçe temsilcisi olan Özcan Taşdemir, öğrencilere tacizde bulunmakla suçlanan yakın arkadaşı olan R.C.'yi geçici görevlendirmeyle Eşme Şehit Adem Çiftçi Çok Programlı Lisesi'ne gönderilmesini sağladığı belirtiliyor.

Karahallı İmam Hatip Lisesi Müdürü ve aynı zamanda Eğitim Birsen ilçe temsilcisi olan Taşdemir, taciz iddialarını reddetmezken, olayın üstünü örtbas etmeye çalıştığı öğrenildi. Yurt Gazetesinin sorularını yanıtlayan Taşdemir, muhabirin sorusunu "Sayı o kadar değil" diyerek olayı kapatmak istedi.

kaynak Diclehaber http://www.diclehaber.com/tr/news/content/view/513011?from=2975960978

Koruyucu aile olarak aldığı çocuğu yıllarca taciz etti

Memlekette sapığın sayısı bir hayli fazlaymış. Gün geçmiyor ki günyüzüne çıkan cinsel taciz ve çocuk istismarı haberleri yayınlanmasın. 5 yaşındayken koruyucu aile olarak aldığı kız çocuğuna cinsel istismarda bulunduğu iddiasıyla yargılanan sanık, 24 yıl hapse mahkum edildi..

Adana'da 12 yıl önce 5 yaşındayken koruyucu aile olarak  aldığı kıza cinsel istismarda bulunduğu iddiasıyla yargılanan  sanık, 24 yıl 5 gün  hapis cezasına çarptırıldı. Adana 3. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmaya tutuksuz yargılanan ve bir  süre önce öğretmenlikten atıldığı öğrenilen M.Ö. (58) ile avukatı katıldı.

Sanık M.Ö. savunmasında, mağduru evlerine aldıkları ilk yıllarda zaafına yenik düşüp istismarda bulunduğunu itiraf ederek, "Uzun süredir istismar olmamıştı. Mağdur, bazı yaşananlardan dolayı asılsız suçlamalarda bulundu." dedi. Mahkeme heyeti, tutuklanmasına karar verdiği M.Ö'yü, "özel hayatın  gizliliğini ihlal"den bir yıl, "müstehcen yayın"dan 5 yıl 5 gün, "basit cinsel  istismar"dan 18 yıl hapse mahkum etti.


Sanık, duruşmanın ardından cezaevine götürülmek üzere adliyedeki  nezarethaneye konuldu. M.Ö, koruyucu aile olarak aldıkları kıza cinsel istismarda bulunduğu  iddiasıyla 2014'te tutuklanmış, 26 yıl hapis cezası istemiyle yargılandığı davada  tahliye edilmişti. Daha önceki duruşmalarda psikolog eşliğinde ifadesi alınan mağdur,  tacizin 5-6 yaşındayken başladığını, 10 yaşında bunun kötü bir şey olduğunu  anladığını ve karşı çıktığını belirterek, "Koruyucu babam beni tehdit ediyor,  yurda geri göndereceğini söylüyordu. Birkaç kez içki içirmişti. Uygunsuz  fotoğraflarımı çekip, okulun sitesine koymakta tehdit etmişti" şeklinde beyanda  bulunmuştu.

kaynak http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/turkiye/521864/Koruyucu_aile_olarak_aldigi_cocugu_yillarca_taciz_etti.html

Direnişi kıramayan Saray çeteleri Şırnak'ı aralıksız bombalıyor

Direnişi kıramayan Saray çeteleri Şırnak'ı aralıksız bombalıyor

Saray çetelerinin soykırım saldırılarının 42'inci gününe girdiği Şırnak'ta dün akşam saatlerinden bu yana İsmetpaşa ve Cumhuriyet mahalleleri aralıksız obüslerle vuruluyor. Bombardımanla birlikte İsmetpaşa Mahallesi'ne girmeye çalışan Saray çeteleri ile YPS/YPS-JIN üyeleri arasında çıkan çatışmada 2 özel harekatçının öldürülmesinin ardından Saray çeteleri eski konumlarına dönerek, bombardımana yeniden başladı.

Gece boyunca aralıksız bir şekilde bombalanan Şırnak'ın en eski yerleşim yeri olan İsmetpaşa'da birçok evde yangın çıktı. Kentin semaları dün geceden bu yana dumanlarla kaplı. Evlerde çıkan yangınlara itfaiyenin müdahale etmesine ise izin verilmiyor.

Sabah karşı ise İsmetpaşa ve Cumhuriyet mahallelerinin üst kısımlarında devlet güçleri ile YPS/YPS-JIN üyeleri arasında şiddetli çatışmalar başladı. Bombardıman ve çatışmalar sürüyor.

Öte yandan çatışma bölgelerine 23. Jandarma Sınır Tümen Komutanlığı ile Devlet Hastanesi'nden çok sayıda ambulansın sevk edildiği gözlenirken, ölü ve yaralı sayısı konusunda net bilgiye ulaşılamadı.

Yine dün geceden bu yana kent üzerinde İnsansız Hava Aracı (İHA) hareketliliği sürerken, 23. Jandarma Sınır Tümen Komutanlığı'ndan kalkan çok sayıda helikopterin ise Cudi ve Gabar dağları yönünde alçak uçuş yapması dikkat çekiyor.

kaynak ANF Türkçe http://anfturkce.net/guncel/direnisi-kiramayan-saray-ceteleri-sirnak-i-araliksiz-bombaliyor

18 binden fazla kadın sığınma evine başvurdu!

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Sema Ramazanoğlu, kadın konukevlerinde 18 bin 562 kadının hizmet gördüğünü bildirdi. Ramazanoğlu, sığınmaevlerinde kalan kadınların yüzde 3’ünün 15-18 yaş aralığında şiddet mağduru kadınlardan olduğunu kaydetti. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı tarafından gerçekleştirilen Kadına Yönelik Aile İçi Şiddet Araştırması 2014 sonuçlarına göre ise ülke genelinde yaşamının herhangi bir döneminde eşinden veya birlikte yaşadığı kişiden fiziksel şiddete maruz kalan kadın nüfus oranı yüzde 35.5. CHP Tekirdağ Milletvekili Candan Yüceer’in sığınmaevleri ve çocuk gelinlere yönelik soru önergesini yanıtlayan Ramazanoğlu, 18 yaşın altında evlendirilen çocuklara ilişkin istatistiki veri veremeyeceğini belirterek, “Türkiye’de resmi evliliklere ilişkin verilen İçişleri Bakanlığı Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü tarafından derlenmekte ve TÜİK tarafından her yıl düzenli olarak yayımlanmaktadır. Adli olaylarla ilişkin veriler Adalet Bakanlığı tarafından derlenmektedir. Bu çerçevede ilgili verilerin Adalet

Bakanlığı’ndan talep edilmesinin uygun olacağı değerlendirilmektedir” dedi. Ramazanoğlu, şunları kaydetti:

Yüzde 3’ü 18 yaş altı

“2015 yılında bakanlığımıza bağlı kadın konukevlerinden 18 bin 562 kadın hizmet almıştır. Bakanlığımız veri sisteminden alınan bilgilere göre; bu kadınlardan 15-18 yaş aralığında yer alan resmi nikahlı ya da gayriresmi birliktelik yaşayıp şiddet mağduru olduğu için kadın konukevinden hizmet alanların oranı yüzde 3’tür. Türkiye’de erken yaşta ve zorla evliliklerin önlenmesi amacıyla kamu kurum ve kuruluşları, üniversiteler ve sivil toplum kuruluşları dahil olmak üzere ilgili tüm tarafların katılımı ile kapsamlı çalışmalar gerçekleştirilmektedir. 2012 yılında zorunlu eğitim süresinin 12 yıla çıkmasının da erken yaşta evliliklerin önlenmesi konusunda olumlu bir etki sağlayacağı değerlendirilmektedir. Türkiye’de erken yaşta evliliklerin önlenmesine yönelik idari tedbirler de alınmaktadır. Erken yaşta evliliklerin önlenmesine ilişkin etkin yasal ve idari tedbirler hedefi altında yer alan stratejiler şöyle sıralanmıştır: - Erken yaşta ve zorla evliliklerin nedenleri ve etkilerine ilişkin bilimsel araştırmalar yapılacaktır. - Nüfusa kayıt edilmemiş çocukların sisteme alınması için gereken tedbirle alınacaktır. - Özellikle kız çocuklarının eğitim sistemi içinde kalması ve eğitim sistemi dışında kalan kız çocuklarının tespiti, takibi ve eğitime devamını sağlamak için gerekli tedbirler alınacaktır. - Müfredata ilişkin eğitim programları yapılandırılırken erken yaşta evliliğe özendirici unsurların yer almamasına dikkat edilecektir. - Görsel ve yazılı medyada, erken yaşta ve zorla evliliğe özendirici unsurların yer almamasına dikkat edilecektir. - Bakanlığımız tarafından yürütülmekte olan şartlı nakit transferi uygulaması da kız çocuklarının eğitimlerine devam etmesine yönelik pozitif ayrımcılık unsurları içermektedir.

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı tarafından gerçekleştirilen Kadına Yönelik Aile İçi Şiddet Araştırması 2014 sonuçlarına göre; ülke genelinde yaşamının herhangi bir döneminde eşinden veya birlikte yaşadığı kişiden fiziksel şiddete maruz kalan kadın nüfus oranı yüzde 35,5’dir. Orta Anadolu bölgesi yüzde 42,8 ile yaşamın herhangi bir döneminde fiziksel şiddete maruz kaldığını belirten kadınların en fazla olduğu bölge. Yaşamın herhangi bir döneminde fiziksel şiddete maruz kaldığını belirten kadınların en az olduğu bölge yüzde 26,8 ile Doğu Karadeniz bölgesi. Bu rakamlar sığınmaevinde korunma şansı bulan kadınların şiddet görenlere oranla çok az olduğunu ortaya koyuyor.

kaynak Aryenhaber http://www.aryenhaber1.com/haber/3367/18-binden-fazla-kadin-siginma-evine-basvurdu

Polisin vurduğu Remziye Bor’un bebeği sezaryenle alındı

Polisin vurduğu Remziye Bor’un bebeği sezaryenle alındı

Van’da polislerin saldırısına uğrayan ve ağır yaralanan 7 aylık hamile Remziye Bor ameliyata alındı. Bor’un ameliyatı halen sürerken, bebeği sezaryenle alındı.

Van’ın merkez İpekyolu ilçesine bağlı Hacıbekir Mahallesi'nde özel harekat polislerinin saldırısında ağır yaralanan 7 aylık hamile Remziye Bor öğle saatlerinde ameliyata alındı. Van Bölge Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde tedavisi süren Bor’un parçalanan omuriliğine tıbbi müdahalede bulunulacağı öğrenilirken, ameliyat sırasında Bor’un 7 buçuk ayına giren bebeği de sezaryenle alındı. Bor’un ameliyatının halen sürdüğü öğrenilirken, kızının ise hastanenin Yeni Doğan Ünitesi’nde kuvöze alındığı belirtildi.

kaynak Aryenhaber http://www.aryenhaber1.com/haber/3374/polisin-vurdugu-remziye-bor-un-bebegi-sezaryenle-alindi

Paletli tanklarla ev baskını

Paletli tanklarla ev baskınlarının yapıldığı Gever'de 2 kişi gözaltına alındı. 
Colemêrg'in (Hakkari) Gever (Yüksekova) ilçesinde bulunan Yeni Mahalle'deki baskınlar sürüyor. Çevresinde tankların konuşlandırıldığı mahalleye çok sayıda zırhlı araç ve tank girerken, 7 bine yakın kişinin bulunduğu mahalledeki evlere özel timler tarafından yapılan baskınlar ikinci gününe girdi. Evlerin kapıları kırılarak yapılan baskınlarda biri bakkal olmak üzere 2 yurttaş gözaltına alındı. Gözaltı gerekçesi öğrenilemeyen 2 kişi zırhlı araçlara bindirilerek İlçe Emniyet Müdürlüğü'ne götürüldü.

kaynak DİHa http://dihanews.net/tr/news/content/view/512989?from=1515596325

Meksikalı kadınlar şiddete karşı özsavunmada!

Kadına yönelik şiddet, taciz, tecavüz ve katliamlara karşı Meksika'nın 42 kentinde alanlara çıkan kadınlar, "Şiddeti münferit örnekler olarak gösteren yetkililer, tüm eyaletlerde ve özellikle Mexcio City'de şiddet atmosferinde yaşayan kadınları özsavunma yapmaya ve ne olup bittiğini göstermek için sokaklara çıkmaya zorladılar" dedi.


Twitter'de #MiPrimerAcoso (ilk kez cinsel tacize uğradığım an) hastagı ile bir araya gelen kadınlar, Meksika'da Pazar günü sokaklara çıkarak süre giden kadına yönelik şiddeti kınadı. Ülke genelinde 42 şehirde protesto gösterisi düzenleyen kadınlar, sadece kendilerine saldıranların değil aynı zamanda yasaların, yetkililerin, medyanın ve tacizi normalleştiren insanlarında cinsel şiddet ve tacizin artmasında etkili olduğunu söyledi. Kadınlar ayrıca 2013 yılında Yakiri Rubio'nun tecavüze uğradığı erkeği öldürmek suçlamasıyla 18 ay hapis cezası almasının ve yine birkaç ay önce kendisine saldıran 60 yaşındaki erkeğe karşı özsavunma yapan Quintana Roo'ya 9 ay hapis cezası verilmesinin erkek egemen sistemin devam ettirilmesi ve kadınlara gözdağı verilmesi anlamına geldiğini dile getirdi.

'Şiddet kadınları özsavunmaya zorladı'

"Maço Şiddeti"ne karşı ulusal seferberlik ilan eden kadınlar, erkekler tarafından katledilen kadınlar için adalet ve ülke genelinde kadın katliamlarının yüksek cezalarla cezalandırılmasını istedi. Feministlerin, demokratik kitle örgütlerinin, öğrencilerin ve eylemcilerin katıldığı yürüyüşte kadınlar, "pembe haçlar" ve "sessiz kalmayın, sessiz kalmak sizi suç ortağı yapar" yazılı dövizler taşıdı.
Mexico City'de yapılan açıklamada, "Kadına karşı şiddeti münferit örnekler olarak gösteren yetkililer, tüm eyaletlerde ve özellikle Mexcio City'de şiddet atmosferinde yaşayan kadınları özsavunma yapmaya ve ne olup bittiğini göstermek için sokaklara çıkmaya zorladılar" denildi. 

'30 yılda 50 bin kadın katledildi'

Meksika Ulusal İstatistik Enstitüsü, Meksikalı kadınların yüzde 63'ünün çeşitli zamanlarda cinsel şiddete uğramış olduğunu rapor ediyor. Mexico City'de ise bu rakam yüzde 72'ye çıkıyor. Son bir yılda tecavüze uğradığını beyan ederek savcılığa başvuran kadın sayısı 15 bin. Yani bir günde 40 kadın tecavüze uğruyor, 1.643 kadın cinsel tacize uğruyor ve her 5 tecavüz başvurusundan sadece 1'i ceza alıyor. İstatistik kurumunun raporunda 30 yılda 50 bin kadının katledildiği belirtilirken, kadınların yüzde 65'inin ateşli silahlarla katledildiğinin altı çiziliyor.

kaynak JINHA http://jinhaber.info/tr/TUM-HABERLER/content/view/51353

Sosyalist yurtseverler 1 Mayıs'a odaklandı

1 Mayıs'a sayılı günler kala Kürt illerinde hazırlıklar sürüyor. Sosyalist yurtseverler birçok kentte afiş ve bildiri çalışmaları ile halkı 1 Mayıs alanlarına çağırıyor.

ERZİNCAN
Erzincan'da ESP üyeleri 1 Mayıs çalışmalarını yoğunlaştırdı. Sokak sokak dolaşarak emekçileri Birlik Mücadele ve Dayanışma Günü'nde sokaklara çıkmaya çağıran sosyalist yurtseverler kent merkezi ve Ulalar beldesinde bildiri dağıttı, afişler astı. ESP üyeleri Değirmen, Molla, Yalınca ve Mertekli köyleri ile ve Çağlayan beldesinde kapı kapı dolaştı, halkı 1 Mayıs'a çağırdı.

Kent genelinde "Güvenceli iş, güvenceli yaşam, onurlu barış için 1 Mayıs'ta alanlara" yazılı afişler asın sosyalist yurtseverler, kadınları, tüm emeği, kimliği ve inancı yok sayılanları alanlara çağırdı. ESP üyeleri gittikleri tüm bölgelerde sokaklara afişler asarken, kahvehaneler konuşmalar gerçekleştirdi, ev ziyaretlerinde bulundu.

MALATYA
Malatya'da ESP ve SKM üyeleri, kent merkezindeki semt pazarında bildiri dağıttı, konuşmalar gerçekleştirdi. Sosyalist yurtseverler emekçi semtlerinde 1 Mayıs'a çağrı amacıyla yaygın biçimde afişler astı, bildiriler dağıttı.

DERSİM
Sosyalist yurtseverler Dersim'de kent merkezinde ve Sihenk mahallesinde afişler astı. Munzur Üniversitesi'nde 1 Mayıs'a çağrı stikırları yapan SGD ve ÖGK üyeleri gençleri kendi talepleri ile alanlarda olmaya çağırdı.

MARDİN
Mardin'in Kızıltepe ilçesinde LÖB ve SGDF üyeleri 1 Mayıs'a ilişkin hazırlık toplantısı gerçekleştirdi, başta gençler olmak üzere tüm ezilenleri alanlara çağırmak üzere çalışma planı çıkardı.

DİYARBAKIR
Diyarbakır'da ‪SGDF, ‪‎ESP ve ‪SKM üyeleri merkez ‪Bağlar ve Yenişehir ilçelerine bağlı mahallelerde 1 Mayıs afişleri astı, Kürt halkını 1 Mayıs'ta sokağa çıkmaya çağırdı. 1 Mayıs öncesinde piknik gerçekleştiren sosyalist yurtseverler, çeşitli etkinliklerle enerji tazeledi.

ANTEP
Antep'te SKM ve ÖGK üyeleri 1 Mayıs kahvaltısında bir araya geldi. Hazırlık çalışmalarını gözden geçiren kadınlar, yaptıkları konuşmalarda Saray'ın saldırılarını yoğunlaştığı bu dönemde 1 Mayıs'ta alanlarda olmanın önemine dikkat çekti.

kaynak http://www.etha.com.tr/Haber/2016/04/25/emek/sosyalist-yurtseverler-1-mayis-odaklandi/

Sunday, April 24, 2016

IŞİD kaç kere Kilis'i vurdu! Neden gıkın çıkmıyor?

Partisinin İzmir kongresinde konuşan HDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş, AKP'nin HDP'ye karşı devleti ve yargıyı eline alarak saldırdığını belirtti. Demirtaş, 'IŞİD kaçıncı defa Kilis'i vuruyor gıkın çıkmıyor" sözleriyle Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı eleştirerek, 'Acaba senin beslemelerin olduğu için olabilir mi?' diye sordu

Halkların Demokratik Partisi (HDP) İzmir İl Örgütü, olağanüstü kongresini HDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş'ın katılımıyla Tepekule Kongre Merkezi'nde gerçekleştirdi. Tutuklu HDP İl Eşbaşkanları Cavit Uğur ve Dilek Aykan'ın cezaevinden gönderdikleri mesajının okunduğu kongrede konuşan İzmir Milletvekili Müslüm Doğan, ülkenin olağanüstü bir durum yaşadığını belirterek, Kürt yaşam coğrafyasında insanların katledildiğini ve siyasi soykırıma uğratıldığını söyledi. Sorunun çözümsüzlüğe itildiğini ve siyaset yapılamadığını dile getiren Doğan, direniş ruhunun eninde sonunda başarılı olacağına inandığını vurguladı. Siyasi soykırımların ve il eşbaşkanlarının tutuklanmasının kabul edilemez olduğunu ifade eden Doğan, dokunulmazlıklara ilişkin ise, "Bir milletvekilimize dokunulduğunda 59 milletvekiline dokunulmuş sayacağız. Orayı da gericilere bırakmayacağız" dedi.

O darbeyi mutlaka başına geçireceğiz

İzmir Milletvekili ve HDK Eş Sözcüsü Ertuğrul Kürkçü ise, demokrasiyle yerle bir olan AKP'nin darbe yaptığını söyleyerek, "Bize dert oldu onun darbesini engelleyemedik, ona da dert olsun o darbeyi mutlaka başına geçireceğiz" dedi. Darbe yoluyla bütün devlet idaresinin ele geçirilmiş olmasının sosyal gerçeği değiştirmediğini kaydeden Kürkçü, HDP'nin 1 Kasım'daki desteği neyse bugün daha fazla olduğunu söyledi. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun "bu sefil sürüye" katılmaması gerektiğini vurgulayan Kürkçü, HDP'li vekillerin haklarının ortadan kalkmasına destek olmakla demokrat olunmayacağını, ancak faşistlerin kuyruğu olunacağını söyledi. Kürkçü, tüm kesimleri HDP ile geleceğe sahip çıkmaya çağırdı.

Ermeni Soykırımı yüzleşmeyi hak ediyor

Daha sonra partililere seslenen Demirtaş, Ermeni Soykırımı'nın yıldönümünde bu kongreyi gerçekleştirdiklerini belirterek, "Bugün 101 yıl önce Ermeni Soykırımı'nın başladığı gündür. Ve 101 yıldır Hrant Dink'in deyimiyle Ermeniler, bu topraklarda öldürüldüklerinin ispatlamaya çalışıyor. Kürtler bu topraklarda yaşadıklarını ispatlamaya çalışıyor. Tekçi politikalar halklarımıza çok büyük acılar yaşattı. 1915 İttihat ve Terakkisi'nin bugün günahlarını ve suçunu taşımak zorunda değiliz. Geçmişteki büyük hatalarla yüzleşerek güvenli bir şekilde geleceğe bakabiliriz. Ermeni Soykırımı yüzleşmeyi hak ediyor. Aksi taktirde sahte bir kardeşlik ve yurttaşlık anlayışıyla nereye kadar giderebiliriz ki? Kardeşlikse, eşitlikse, adaletse içi dolu olmalı bunlar içi boş laf olarak kalmamalı. Soykırımda yaşamını yitirenleri anıyoruz" dedi.

Batı yine Doğu'dan haberdar değil

Ülkenin bir bölümünde ağır çatışmalar yaşanırken, 1990'lı yıllarda olduğu gibi batının habersiz olduğunu söyleyen Demirtaş, şöyle dedi: "Şimdi 2016 yılındayız bu kadar iletişim olanağı var, neredeyse hiçbir şeyi saklamak mümkün değil. Fakat batıdakiler yine haberdar değil. Bir grup vicdanlı insan ülkenin bir tarafından vahşet uygulandığını batısına duyurmaya çalışıyor"

Gerçekleri anlatmalıyız

Katliamlara sessiz kalınmaması gerektiğini belirten Demirtaş, "Bugün yaşananlara dair hep birlikte sessiz kalırsak Cizre, Nusaybin'de yaşananlar yaşanmamış gibi davranırsak Kürt-Türk kardeşliğini nasıl savunacağız?" diye konuştu. Siyasi soykırım operasyonlarına rağmen HDP olarak gerçekleri anlatmaya devam edeceklerini vurgulayan Demirtaş, "Bizler, gençler, kadın arkadaşlar bugünden itibaren İzmir'i ev ev dolaşmalıyız. Gerçekleri anlatmalıyız" dedi.

Bunun adı hükümet terörüdür

AKP'nin HDP'ye karşı devleti ve yargıyı eline alarak saldırdığını ifade eden Demirtaş, "Sen benimle mücadele ederken savcıyı kullanıyorsun. Benim elimde mahkeme, savcı, polis yok. Sen mahkemeleri AKP'nin hukuk komisyonu olarak kullanıp bizi tasfiye etmeye çalışıyorsun. Bunun adı hükümet terörüdür. Dokunulmazlık mevzusu da budur" diye konuştu. Kürsü dokunulmazlığı dışında tüm dokunulmazlıkların kaldırılması gerektiğini belirten Demirtaş, "Yargıcın da, askerin polisin de gereksiz dokunulmazlıkları olmasın kaldıralım diyoruz, işlerine gelmiyor. Çünkü bizim dokunulmazlık dosyalarımızın tamamı konuşmalarla ilgili, onlarınki adli suç, hırsızlık, yolsuzluk" dedi.

'AKP siyasi parti değil sapkın bir tarikattır'

AKP'nin sapkın bir tarikat olduğunu söyleyen Demirtaş, şöyle konuştu: "Karşınızda bir siyasi parti yok. Keşke AKP bir siyasi parti olsaydı. Biz onunla siyasi alanda mücadele etmekten memnuniyet duyardık. Ama sapkın bir tarikata dönüştü. Şeyhleri de cüppesiz Ahmet Hoca. Cüppelisinden ne hayır gördük ki cübbesizinden hayır görelim. Bu sapkın tarikata göre çocuk istismarı normaldir. Rüşvet yemek hırsızlık yapmak normaldir. Bunu yapanları suçlayamazsınız bile. Bu sapkın tarikata göre DAİŞ'in yaptığı gibi kadınları köle pazarlarında satmak normaldir. Cenazelere işkence yapmak, ölü bir kadını çıplak bedenini teşhir etmek normaldir bu sapkın tarikata göre. Neresinden baksanız bu anlayışın toplumu zehirlediklerini görürsünüz."

IŞİD kaçıncı defa Kilis'i vuruyor gıkın çıkmıyor

Kilis'e DAİŞ'in attığı roketlere işaret eden Demirtaş, "Roketle IŞİD Kilis'i vurdu diyemiyorlar. Roket düştü diyorlar. Sanki roket ayağı takılıp düştü. AKP'ye göre bunlar terör örgütü değil ancak Suriye'de Türkiye'ye bir taş atmayan PYD terör örgütüdür. Kilisli yurttaşlar isyan etme noktasında. Saray'daki zat, IŞİD kaçıncı defa Kilis'i vuruyor gıkın çıkmıyor. Acaba senin beslemelerin olduğu için olabilir mi? Bunlar sizin beslemeleriniz. Bunların hepsini siz dünyanın başına bela ettiniz" dedi.

Kafadaki mülteci hesabı

Mülteci meselesine de dikkat çeken Demirtaş, şunları söyledi: "Bunlar aracılığıyla Suriyeli yurttaşların hepsini mülteci yaptılar. Kafalarındaki hesap Türkiye'ye ne kadar çok mülteci alırsak Suriye'ye o kadar müdahale etme hakkımız doğar diye düşündüler. İkincisi; buraya getirdikleri Suriyeli mülteci kardeşlerimizi mülteci kamplarında örgütler, çocukları canlı bomba yaptılar. Bir de Avrupa'ya şantaj olarak kullanmaya başladılar. Ege Denizi'ndeki trajediyi bilerek örgütlediler. Şimdi demografik nüfus müdahalesi için kullanıyorlar"

1 Mayıs çağrısı

Son olarak 1 Mayıs'a çağrı yapan Demirtaş, yüzbinlerle, emekçilerle barışı haykırmak gerektiğini ve işçilerin "Biz köle değiliz" demesi gerektiğini söyledi. Emekçilerin kıdem tazminatı hakkının da fona devredildiğini söyleyen Demirtaş, bu fondan kıdem tazminatını geri almanın ise kolay olmayacağını kaydetti.


kaynak http://ozgur-gundem.org/haber/164572/demirtastan-erdogana-isid-kac-kere-kilisi-vurdu-neden-gikin-cikmiyor

TKP/ML-TİKKO ROJAVA KOMUTANLIĞI'NDAN 24 NİSAN AÇIKLAMASI

101 YILDIR UNUTULMASI MÜMKÜN OLMAYAN 24 NİSAN ERMENİ SOYKIRIMINI LANETLİYORUZ.

Tarihte uygarlıklar halklar haritalardan silinebiliyor. Ancak günümüze dek yaşanan soykırımların izlerini silecek ve yaşanan acıları ortadan kaldıracak bir icat daha bulunamadı. Aradan tam bir asır ve bir yıl geçti. 101 yıl geride kaldı. Ancak yaşanan acılar yok olmadan derin bir yara izi gibi günümüze dek sürüp gelmeye devam ediyor. Suçsuz günahsız bedenler Der zor çöllerinde kum taneciklerine dönüştü. Ancak soykırım anıları toz olup uçamadı. Geride kalanların hafıza ve yüreklerinde silinmeyen derin bir yara olarak kaldı.

Üç bin yıl boyunca yaşadıkları kadim topraklardan zorla baskı ve soykırımla sökülüp koparılan Ermeni halkının acıları devam ediyor. Binlerce yılda yaratılıp biriktirilen çoğaltılıp sürdürülen uygarlık kanla zorbalıkla sürgün yollarında, kör kuyularda, dipsiz uçurumlarda susuz çöllerde yok edildi. 
24 nisan 2016 yılı, mazlum ermeni halkının acı ve yıkımlarla dolu yaşadığı büyük trajedinin yüz birinci yılıdır. İnsanlık tarihine Jenosid (soykırım) olarak geçen bu insanlık suçu, aynı zamanda TC faşizminin bir kez daha lanetlenmesi ve yargılanması gereken bir tarihdir.

20 yüzyılın bu utanç dolu acı tarihi, uygar dünyanın gözleri önünde yaşandı. Soykırım suçu Alman emperyalistlerinin onay ve rızasıyla işlendi. Bu utanç dolu zulüm tarihinin planlayıcısı-uygulayıcısı olan İTTİHAT- TERAKKİ partisi aynı zamanda faşist kemalist iktidarın doğup-büyüdüğü-beslendiği ilk türkçü-turancı partidir. Onun ilk örgütlenme çekirdeğidir. Dolayısıyla faşist Tc DEVLETİ ermeni soykırımdan kendisini muaf tutamaz. Ermeni soykırımı Alman emperyalizminin uşağı İTTİHAT terakki partisi tarafından planlı-sinsi bir şekilde acımasızca gerçekleştirildi. Yeni TÜRKİYE Cumhuriyetinin, ulus devlet temelleri suçsuz mazlum ermeni halkının sayısız canı ve kanı üzerinde inşa edildi. TC faşizmi kan ve gözyaşı üzerine kurduğu ulus-devletini ermeni soykırımı ile sonlandırıp sınırlandırmadı. Aynı tarihlerde asuri-süryani-keldani-rum halkı da tıpkı ermeni halkı gibi büyük bir acıyı yaşadı. Devamında Kürt halkı Ararat (Ağrı)-Koçgiri-Dersim’de sayısız katliamlara uğratıldı. TC devleti tarihi boyunca katliamlarına hiç ara vermeden sayısız suç işlemeye devam etti. TC devleti bütün katliamların planlayıcısı ve uygulayıcısı olan bir suç örgütüdür. TC. bir soykırım ve katliamlar devletidir. Türk egemenleri olan komprador burjuvazisinin ve toprak ağalarının sermayesi kanlıdır. Yüzbinlerce ermeni kadın ve çocuğun kanı üzerine kuruludur. Türk parası üzerinde Kemal Atatürkün resmi kanlıdır.

Soykırım ve katliamlara aralıksız devam eden insanlık suçlarını sayısız kez işleyen faşist TC. Devleti aynı zamanda aldatma ve kandırma üzerine kurduğu sahte özgürlük ve demokrasi politikalarıyla da bilinmesi, tanınması ve yargılanması gereken iki yüzlü bir devlettir. Tarihin her sayfasında ve adımında katliam ve işkence suçu işlemekten bir an olsun geri durmayan bu zorba devlet, yalan-darbe-hile-entrika ve iğrenç komplolarıyla da işlediği suçları gerçekleştirdiği katliam ve soykırımları gizleme, saklama inkar etmeye çalışmasıyla da ünlüdür. Uygarlığa ve insanlığa ait hiç bir değere ve mirasa sahip olmayan katliam ve insanlık suçu işlemekten başka övünülecek hiç bir şeyi olmayan TC devleti geçmişte ve bugün yaptıklarının hesabını vermekten kurtulamayacaktır. Sivas-Çorum-Maraş-Roboski-Lice-Soma-Cizre-Rojava-Suruç-Ankara katliamlarının hesabını vermekten kurtulamayacaktır. TC devleti sadece ermeni halkına karşı suç işlememiştir. Süryani-keldani-rum-kürt-alevi halklarına, işçilere-devrimcilere-Kürt özgürlük savaşçılarına karşı da sayısız suçlar işlemiştir.

Suç ve ikiyüzlülük dosyası oldukça kabarık olan faşist TC devleti ancak özgürlük ve demokrasi düşmanı ülkeler ve yönetimler tarafından örnek alınmakta onlar için model olmaktadır. sadece dünyanın gerici-feodal faşist devletler ve yönetimler tarafından sahiplenilmektedir. Bugün TC devletinin en büyük destekçisi ve savunucusu ABD emperyalistleridir. En büyük suç ortakları dün alman emperyalistleriydi. Bugün ise ABD emperyalistleridir. Ermeni soykırım suçunu kabul etmekten kaçınan, Kürt katliamlarının hesabını vermekten uzak duran TC devletinin inkarcı iki yüzlü politikası daha fazla sürdürülemez durumdadır. Bugün Kürt halkını Alevi inancından emekçileri sahte açılım ve çözüm politikalarıyla kandırmaya aldatmaya çalışanlar bugün de aynı şekilde ermeni soykırım suçunu işlemediğine dair olmadık yalan ve düzmece tarih yazmakta sahte senaryolar öne sürmektedirler. Aklı başında onur ve vicdan sahibi hiç kimseyi inandıramayan suç ve katliam örgütü olan TC devleti mazlum ve masum halkların adalet ve vicdan arayışlarında yargılanarak hak ettiği cezayı almaktan kurtulamayaacaktır. 
Hiç bir inkar ve öne sürülmeye çalışılan sahte suçsuzluk senaryoları iki yüzlülük dolu yalanlar ne ERMENİ soykırımını ne asuri-rum-keldani katliamlarını ne de bugün işlenen kürt katliamlarının gerçekliğini örtbas edemez. Toprak ve su kadar gerçek olan taşlara kayalara uçurumlara derin izler bırkarak anıları bugüne kadar silinmeyecek kadar taze olan ermeni soykırımının hesabını faşist TC devleti er ya da geç mutlaka verecektir. TC. Devleti tarih önünde ve ezilen dünya halklarının vicdanında soykırımcı-katliamcı-suç örgütü olma suçundan yargılanmaktan kurtulamayacaktır.

ERMENİ SOYKIRIMINI UNUTMADIK, UNUTTURMAYACAĞIZ. !
KAHROLSUN SOYKIRIMCI-KATLİAMCI FAŞİST TÜRK DEVLETİ!